BAYRAKLI CHP’DE GERÇEK ADAYLAR KİMLER?

Değerli okuyucularımız bugünkü köşe yazımızda Bayraklı’daki adaylar hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. Bu bilgilendirmeyi yapmadan önce nasıl bir aday olmalı onu tarif edeceğim. Biz Ege Ajans olarak aylardır liyakatlı kadın adayların iş başına gelmesini savunduk. Hala da bu düşüncenin arkasındayız. Daha önce de yazdığım gibi bizim kafamızdaki aday tiplemesi şu: Belediye başkanının önünde düğme iliklemeyen, örgütüne son derece sahip, örgüt varsa ben varım diyen, dün şu oldu bu oldu bahanelerine sığınmadan herkesi kucaklayan… Unutmayalım ki bu partide unutulmuş, dışlanmış ya da bunlar yönetimde görev alırsa bana yer kalmaz endişesiyle çok önemli değerlerimiz maalesef örgütün dışında kalmış ya da amiyane tabirle bilerek partiden uzaklaşmaları sağlanmıştır. O zaman bu gelecek ilçe başkanı örgütünün tamamını kucaklayacak, hiçbir bahaneye sığınmayacak ve de belediyenin üzerinde tahakküm uygulamayacak, kendi işini yapacak. İş aş ihale takipçiliği, ruhsat imar doğrudan temin ihaleler gibi akçeli işlere hiç bulaşmayacak, belediye başkanıyla çatışmayacak, uyum içinde olacak. Belediye başkanı kendi işini yapacak, ilçe başkanı da kendi örgütüne bakacak. Yani kimse kimseye müdahil olmayacak. Dayatmalarla, birilerinin emir eri olmakla, birilerine sığınarak ilçe başkanı olunmaz. Örgütünü kucaklamayan hiç kimsenin de ilçe başkanı olma şansı yoktur.

Bayraklı’da delegasyon seçimleri enteresan sonuçlar doğurdu. Bu sonuçlar bizi hiç şaşırtmadı. Çok bilenleri yanılttı, dengeleri de alt üst etti. Biz her zaman şunu demiştik: ilçeye muhalefet olup da liste çıkaranlar 2-0 önde başlıyor diye. Sonuçlar bizi teyit etti. Özellikle Manavkuyu seçimi siyaseten farklı sonuçları doğurdu. Sakalımız da var ama bizi dinleyen olmadı. Hemen hemen her mahallede çok farklı bir delege yapısı oluştu. Hiçbir mahallede homojen bir delege yapısı yok. Hepsi bölük pörçük. Bu sırada bir de hayali adaylar var ya. Askerlikte bir yalan söylersin sonra o yalana kendin inanırsın. Hayali adaylar oluştu. Bir de, ‘benim 60-70 delegem var’ diyen delege ağaları var ya onları hesaba katarsak güler misin ağlar mısın… Benim şu kadar delegem var diyen, herkesin oyunu çantada keklik gören arkadaşlara şöyle bir cevap vereyim ‘Kardeşim körler çarşısında ayna satmayın. Sağırlar mahallesinde de gazel okumayın’. Bir de şunu hatırlatayım. Kendi delege seçilemediği halde Bayraklı’yı dizayn etmek isteyenler var ya. Güler misin ağlar mısın…

Bazı mahallelerde suni adaylar gündeme geldi. Örneğin Osmangazi’de Erol Özmen kendi delegasyonundan onay alamadığı halde ‘ben adayım’ diye kendini lanse ettirdi. Yine Mansuroğlu’nda mevcut aday kabul görmezse diye birileri tarafından ortaya atılan Niyazi Şehitlioğlu’nun ağabey formülü tutmadı. Yine belediye çalışanlarımızdan Necla Ketenci’nin ismi kendisini yıpratmak için ortaya atıldı. Sayın Serkan Arda’nın adaylığı birileri tarafından gündeme getirildi ama kendisi bu konuda hiç açıklama yapmadı. Yani adaylıkla ilgisi olmayan insanların isimleri bilinçli olarak gündeme getirilip bilgi kirliliği yaratılıyor. Şu an en ciddi aday Pınar Susmuş ve Songül Gök gözüküyor. Bu arkadaşlarla ilgili aşağıda ayrıntılı bilgi vereceğim.

Bayraklı’da kime sorsak ‘ben belediye başkanına karşı değilim ama’ diye cümlelere rastlıyoruz. İşin özünde mevcut belediye başkanını yıpratmak ya da çok zor duruma düşürmek yatıyor. Hiç kimse Pollyannacılık yapmasın. Hem Serdar başkana sözüm yok karşı değilim diyeceksin hem de onun desteklediği adayı aklınızca yerden yere vuracaksın. Geçin bunları. Serdar başkanla ilgili şunları söyleyeceğim. Manavkuyu delege seçimleri Serdar başkana çok ciddi bir uyarıdır. Başkanın bilgi kaynakları kendisine çok yanlış bilgiler veriyor. Eğer bizlerin bilgilerine değer verseydi bu sonuç ortaya çıkmazdı. Serdar başkan sayın Rıfat Nalbantoğlu’yla iç içedir. Onun ekolünden gelmektedir. Her ikisinin deyimiyle ayrılmaz bir parçadırlar da ama iyi güzel de ilçe başkanı Cemalettin Alper, sayın Tuncay Özkan’a çok yakındır. Şimdi Serdar başkan aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık. Her iki tarafa da ters düşmemek adına kırmızı listeyi icat etti. Ne kırmızı listeymiş be dengeleri değiştirdi. Delegasyon seçimlerinin bitiminde sayın başkanın hamlesi doğru ama zamanlaması erken olan bir kadın aday profiline yöneldi. Bu kadın aday sayın Pınar Susmuş’tu. Pınar hanım bu göreve layık mı? Elbette, fazlası var eksiği yok. Yakışır mı yakışır. Pınar hanım sayın Serdar başkanla yaptığı görüşmede belediye başkanı ile uyumla çalışmaktan yana olduğunu ama iki tane kırmızı çizgisinin olduğunu kendisine belirtti. “Ben bugünkü mevcut ilçe yapısıyla asla beraber olmam. Tunç beyle yol yürüyorum, onu siyasi temsilcisi Rıfat Nalbantoğlu’nun ekibinin onayını almadan ben bu işe evet demem. Ayrıca ben sadece Rıfat Nalbantoğlu ve Serdar Sandal başkanın desteklediği değil bütün örgütün de bağrına bastığı uzlaşı adayı olurum”. Bu son derece onurlu bir davranış. Serdar başkan zaten her zaman kadın adaydan yana olduğunu söylemişti. Bayraklı’da kendilerini güç odağı olarak lanse eden bazı kişiler Pınar Susmuş’u sadece Serdar Sandal’ın adayı olarak göstererek hem sayın Susmuş’u hem de Serdar başkanı yıpratmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Sayın Susmuş, Rıfat Nalbantoğlu ekibinden de herhangi bir olumsuzluk görmemiştir. Sayın Sandal da Susmuş’un aday olmasında yarar gördüğünü belirtmiş, bunlarla da yetinmeyen sayın Pınar Susmuş ‘ben Bayraklı’da her mahallenin dinamikleriyle bir araya gelerek delegelerin desteğini almam gerekir. diye yola çıkmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken sayın Serdar Sandal’ın Pınar Susmuş’a olan desteğini ortadan kaldırmak ve  sayın başkanı da sözlerine sadık olmayan, güvenilirliği bulunmayan pozisyona getirmek için yoğun çalışmalar var. Benim bildiğim şayet yanılmıyorsam sayın başkan Serdar Sandal verdiği sözlerin arkasında durur, bu konuda da kimseye taviz vermez. Çünkü dün yürümek için davet ettiğiniz adayı yolda bırakırsanız (asla ve asla bırakmayacağını biliyorum) ne güvenilirliğiniz kalır ne itibarınız kalır ve insanlar gülerler. Hem de öyle gülerler ki…

Sayın Pınar Susmuş’un kendi mahallesinde veto edildiği haberi basın adına bir talihsizliktir. Ben bizzat bu toplantıyı yerinde izledim. Bu haberi yapan internet medyasının hiçbir elemanı orada yoktu. Bu haber birileri tarafından bilinçli ve yanlı olarak internet medyasına servis edildi. Keşke bu haberi yapan arkadaşlar olayın aslını bilselerdi. O gün bir vetodan değil siyasetin bana verdiği gözlemlerime dayanarak iki mahalle delegesi tarafından yapılan eleştiri özellikle kongre delegeliği hakkındaki vurguları bir pazarlığın işaretiydi. Biz destek veririz ama kongre delegeliği, il delegelikleri çok önemelidir. Bizi dikkate almak zorundasınız türünden bir mesajdı. Olayın aslı budur.

Bayraklı’daki ilçe başkanlığı seçiminin özünde ocak ayında yapılacak olan il başkanlığı yarışının sancıları var. Tuncay Özkan grubu kendilerince haklı olarak Bayraklı il delegasyonunu kendilerine yakın delegelerden oluşturma için beraber çalışacakları bir ilçe başkanı aramaları son derece doğaldır. Diğer tarafta ise büyükşehir belediye başkanımız Tunç Soyer’e yakın sayın Rıfat Nalbantoğlu grubunun bu delegasyonun kendileri ile uyum içinde olacak bir ilçe başkanını desteklemeleri doğal değil midir? Çekişmenin özü budur. Yoksa ilçenin yönetiminde kimler girecek kimler olacak onlar için çok da önemli değildir.

Yine en ciddi aday konusundaki sayın Songül Gök’e gelirsek. Sayın Gök kardeşimizdir, arkadaşımızdır. Bu partiye de yıllarını vermiştir. Partililiği asla ve asla tartışılmaz. Sarı liste ile Manavkuyu’da kazandığı delegasyon seçimi çok önemlidir. Siyaseten ağır bir mesajdır. Çok örgütlü çalışıp bu işi başardılar. Kendilerini bu konuda kutladım. Yalnız oradaki sıkıntı sarı listedeki iki delegenin sayın Songül Gök ile sayın Cemal Eroğlu’nu ilçe başkanlığı adaylığı için yaptığı iç çekişme kendilerine eksi yazmıştır. Yalnız şurada unutulmaması gereken bir şey var ki. Sayın Songül Gök’ün adaylığından sonra Sayın Serdar Sandal için söylediği sözler sayın başkanın hala hafızasındadır. Manavkuyu’ya da müdahil olmasının özünde Sayın Songül Gök’e olan olumsuz tavrı yatar. Kim aday olur bizi ilgilendirmez ve ona saygı duyarız. Ama bana da servis edildiği halde yazmadığım sayın Cemal Eroğlu’nun Songül Gök’e yönelik ‘sen çok yıprandın ben aday olayım’ cümlesi sarı liste adına biraz sıkıntı yarattı. Kendi aralarındaki birlik beraberliği nasıl sağladılar bilemem ama burada iç bütünlük yoksa sonuç ne olur yıllarını bu partiye vermiş olan deneyimli bir siyasetçi olan Songül Gök nasıl çözer onu da zaman gösterir. Aday olmasından ben son derece mutlu oldum. Hele hele Bayraklı’da 2 kadın aday yarışırsa tadından yenmez.

Son zamanlarda her gün bir asparagas haber ortaya atıp Bayraklı’da bir erkek aday üzerinde uzlaşıldığı söylentileri hakikaten çirkin ve temeli olmayan bilgilere dayalı. Kim aday çıkarsa başımızın tacıdır. Ama olmayan şeyleri de bazı kendini bilmezler üretmesin. Yukarıda belirttiğim gibi bu adaylıklara Serdar başkanın sözü Rıfat Nalbantoğlu grubunun onayı ve de en önemlisi örgütün karar vermesi olmazsa olmazdır. Politikada beş dakika bile çok uzun zamandır. Şu anda 2 tane ciddi aday vardır. Biri sayın Pınar Susmuş, birisi sayın Songül Gök. Yeni adaylar çıkabilir mi? Elbette mümkün. Ama şimdilik tablo bu diyelim. Ve kendilerini güç kaynağı olarak gören bazı delege ağlarına bir fıkrayla gönderme yapalım. Şeytan oğluna etrafı tanıtıyordu. Dağ, ağaç, su derken insanı gördü. Oğlu şeytana sordu ‘bu ne?’ dedi. Şeytan da oğluna ‘ondan uzak dur o her haltı yer sonra üzerimize atar’.

HOŞÇAKALIN, SEVGİYLE KALIN…