Değerli okuyucularım, bugünkü köşe yazımda günlerdir fragman atarak ‘kimse örgütün üzerinde değildir, duvara çarpacaksınız’ diye ikaz ettiğim Bayraklı kongre sürecinde yaşananları sizlerle paylaşacağım. Pınar Susmuş’un muhteşem zaferinin perde arkasını anlatacağım.
Manavkuyu delege seçimlerinden sonra sayın Serdar Sandal’ın Pınar Susmuş’u davet ederek aday olması için ikna etmek istemişti. Bu bireysel tek yönlü davranışı kamuoyunda ve siyasette yol arkadaşı olarak bilinen Rıfat Nalbantoğlu ve Murat Bakan uygun bulmamış, daha doğrusu ‘neden bizden izin almadan aday oldun’ diye sayın Pınar Susmuş’u akıllarınca veto etmişlerdi. (Dede kültüründen gelenler bu yapıdan icazet almak zorundadır.)
Sayın Pınar Susmuş, Serdar Sandal tarafından aday gösterilmiş ve ardından Rıfat Nalbantoğlu tarafından ikaz edilince yani ‘Dur bakalım, sen bizim iznimiz olmadan aday çıkartamazsın’ diyerek çark etmesini sağladılar.
Sayın Susmuş kamuoyunca mağdur duruma düşmüş olarak algılanmıştır. Sayın Susmuş bu baskılara aldırmadan ‘Hiç kimse örgüte dayatma yapamaz’ diye özellikle Murat Bakan’a sert bir çıkışta bulunmuştur.
Üst akıl aklınca Serdar Sandal’a 2 gol, Pınar Susmuş’a 1 gol attığını zannederek eski il başkanımız, eski milletvekilimiz sayın Selçuk Ayhan’ı ağabey formülü ile aday çıkartarak akıllarınca Bayraklı’yı dizayn edeceklerini zannetmişlerdir. Oysa sayın Sandal güvenilirliğini, inandırıcılığını Manavkuyu sürecinde hızlandırarak yitirmiştir. Ayrıca sayın Serdar Sandal’ın Pınar Susmuş için geçmişte DSP’ye çalıştığı iddiaları bardağı taşıran damla olmuştur. Bu iddia son derece çirkindir. Geçmişte kimin DSP’ye çalıştığını bilmiyorsa öğrenmesi için hemen yanı başına baksın. Hüseyin Aslan’ın koordinatörlüğünü ben yapmadım. Sayın başkan istiyorsa videosunu göndereyim. Sayın Sandal’ın kendi bahçesini temizlemeden karşıya bu suçlamayı yapması siyasi acemilikten başka bir şey değildir.
Üst aklının listesini neden kaybetti? Belediye başkanı olmadan önce örgüte müdahale etmeyeceğim diyenler delegeleri tek tek çağırarak ikna etme yoluna gitti. Belediye çalışanları liste olmayacak diyenler belediye çalışanlarını liste yazdı.
Bir dönem önceki ilçe başkanı Cemalettin Alper ve ekibini listeye yazmayacağız diyenler örgütün hepsini bile bile listeye yazdılar. ‘Benim ağabeyim, ikimiz bir bütünüz’ diye nitelendirdiği Rıfat Nalbantoğlu’nu temsil eden Kudret Yiğit ve arkadaşlarına listede yer verilmedi. Ağabeyim dediği sayın Nalbantoğlu aldatılmışlığın şaşkınlığı içerisindedir. Köprüler tamamen atılmıştır. Bu süreçte Rıfat Nalbantoğlu ekibi aldatılmıştır. Pınar Susmuş’a ‘kime sordun da aday oldun’ diyen sayın Murat Bakan ve Pınar Susmuş’a sıcak bakmayan Nalbantoğlu’na iyi bir ders olmuştur.
Seçimlerden önce kadın aday diye konuşan Serdar Sandal kendisiyle ters düşmüştür. Sayın Sandal, masa başında operasyon ekibe değil başkana olur. Burada yanlış yapıyorsun. Bu iki yenilgi sayın Sandal’a ağır gelir. Bir an önce ‘ben nerede yanlış yapıyorum’ diye kendini sorgulamalıdır. Başkan bana hep şunu söyler. Ben herkesi dinler kendi bildiğimi yaparım. Eee başkan, beni dinlemenin zamanı geldi mi?
Kadınlarımız birleşe birleşe üst akıllara ders verdi. Pınar Susmuş’u, Songül Gök’ü, Ali Rıfat Koç’u ve her şeyden önce örgütü yürekten kutluyorum. Sayın Nalbantoğlu ve Murat Bakan’ çağrımdır. Aynı gemideyiz. Ben Tunç başkanı seçilince değil seçilmeden önce destekleyen basın kanadıyım. Size olur olmaz yanlış bilgiler getiren siyasi zübüklere değer vermeyin. Her türlü bilgi ve belgeler bizde ne dersiniz?
Selçuk Ayhan’ın kaybetme nedenlerine gelirsek; Listesine hakim olamaması. Bu liste resmen Serdar Sandal listesi gibi. Listeye Cemal Eroğlu’nun yazılmaması. Postacılar’da Soner Bulut, Emek’te Recep, Yamanlar’da Fahrettin, Körfez’de Yusuf Kara’nın listeden çıkartılması. Cevat Durak ekibi gelecek diye Vedat Karataş’ın ekibinin silinmesi, bunun sonucu olarak da Serkan Arda’nın apar topar aday yapılması. Münir Demir ile Vedat Karataş arasında hayli gergin tartışma bu işin tuzu biberi oldu. Özellikle Rıfat Nalbantoğlu ekibinin asla listede olmayacak dediği Cemalettin Alper’in listede yer alması. Acemilik mi desem bilinçli mi desem Rıfat Nalbantoğlu ekibinin listede hiç yer almaması özellikle Kudret Yiğit’in yazılmaması bardağı taşıran son damla oldu. Bunun faturası da ağır oldu.
Benim çok yakın bir dostum olan ve Serdar Sandala'da yakınlığıyla bilinen bir kardeşim bana şunları söyledi; 'Sayın Cemalettin Alper'i biz yazmak istemedik ama genel başkanın talimatı üzerine yazdık.' Sevgili dostuma diyorum ki özrünüz kabahatinizden büyük. Genel başkanın işi gücü yok da Cemalettin Alper'i listeye mi yazın dedi? Darılmayın ama bu söze kargalar bile güler.
Pınar Susmuş ekibi ise hayli organize ve özgüvenliydi. Bu hataların yapılacağını, liste krizi yaşanacağını, hangi isimlerin kriz yaratacağını çok iyi analiz etmişlerdi. Özellikle Pınar Susmuş ekibi ‘kimi yazarsan yaz beni yazma, elin rahat olsun’ diyerek Susmuş’a büyük bir özgüven aşıladılar. Ben listede niçin yokum diye bir serzeniş olmadı. Pınar Susmuş ekibinin başında gecesini gündüzüne katan, ofisini seçim bürosu haline getiren, bu birleşmeleri sağlayan Kemal Kaygün'ün büyük emeği unutulmamalıdır. Bu stratejiyi yönlendiren ve benimle irtibatını hiç kesmeyen, sürecin her safhasını paylaşan Kemal Kaygül'ün emeği unutulmamalıdır.
Konuşmalarda Selçuk Ayhan’ın vazifesini yapan bir akademisyen gibi ekonomiyi tartışan bir misyon takınması, heyecansızlığı delegelere yansıdı. Oysa Pınar Susmuş çok dolu, coşkulu bir konuşma yaparken ‘ben nu işi istiyorum, yapacağım’ diye kararlılığı seçime damgasını vurdu. Sonuçta daha çok isteyen ve örgütün dışındaki hiçbir gücün çekim alanına girmeyen Pınar Susmuş kadın devrimi yaptı.
Adı, sanı sıfatı, makamı ne olursa olsun hiç kimse örgütü hiçe sayamaz. Bu yazıyı görevim gereği gittiğim Diyarbakır’dan yazıyorum. 26 Aralık’ta İzmir’de görüşmek üzere.
HOŞÇAKALIN, SEVGİYLE KALIN …