BİR DİRİLSE…

BİR DİRİLSE…

Amaçsız yürüyüşleri, sorumlulukların arasından sıyrılıp, var olduğumu, taşa toprağa haykırmaya benzetirim…Saçma sapan dünya işlerini bırakıp, hala yaşıyorum seni unutmadım dermiş gibi benliğime!. Adımlarımı serserice gezdirirken yerkürenin üzerinde…

Yol ayrımına geldiğimde, üç yön vardı gidebileceğim bu sersem yürüyüşlerimin birinde…

Yolun biri ormanlık alana, diğeri tepeye doğru gidiyordu. Devamında ise koca tabela çıktı karşıma ‘’Kent Mezarlığı’’ diye…

Bu yolun sonu demek gibi iğrenç bir espri geçti aklımdan.

Evet tüm şehirliler öldükten sonra buraya geleceksiniz işte!... Adı üzerinde Kent Mezarlığı ya!

 “Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı türüdür insanoğlu” demiş birileri, öleceğini unutarak yaşayan, aynı zamanda ...

Bu durumun trajikomik yanı zengin, fakir, iyi, kötü, temiz, pis herkesin ayrım yapılmadan aynı toprak parçasına gömülmesidir şüphesiz!

Bencilliğin, egonun, kibrin, güzelliğin, servetin gömüldüğün yerde yok olup gider burada.

Tüm yaşamı, ağaçlar, bitkiler, böcekler nötrler!

Sanki bedenimizi ait olduğumuz hiç’liğe götürürler…

Cenazelerde hep bağırmak isterim; ‘’ hepimiz öleceğiz be, bu ne tantana yeryüzünde! Sanki matah bir şey yapmışçasına ağlayıp duruyorsunuz! Ağladığınız, gidene mi yoksa bir gün sizin de gömüleceğinize mi? Daha onun bile sorgusunu yapamıyorsunuz!

Sonra yaşamlarınıza dönüp ölmeyecekmişiz gibi kandırıyoruz kendimizi, seve seve kanıyoruz tabii…

Dünyaya gelme amacımız unutmuşuz sanki, yaşasak da olur yaşamasak da! Ne büyük bir stratejidir, mutluluk  hormonlarının salgılanamadığı, yozlaşmış bir toplumda robotik hayatlarımızdan keyif alıyormuş gibi yapmak!

Ölen kişi bir dirilse; diril diril getirecekler yine burnundan hayatının                  

Oysa üstünü toprakla örtüp sırasını savanlar daha vaktimiz var heyecanıyla, koşuyorlar yaşayamayanların arasına!

Orta yolu yoktur hayatın.

Orta yolu yoktur yaşamanın…

Hakkını vereceksin nefes almanın,

Hakkını vereceksin,

Bu dünyadaki amacının…