Değerli okurlarım bugünkü köşe yazımızda 8 Şubat’ta yapılacak CHP il başkanlığı seçimine kimler aday olacak yoksa tek adayla mı seçime gidilecek sizlere bu konuda uzun araştırmalara dayanan bir bilgi vermek istiyorum. Öncelikle şunun iyi bilinmesini isteriz ki biz Ege Ajans olarak taraf değiliz ama kamuoyunun da nabzını ölçmek zorundayız ve yorumlarımızı da ona göre yaparız. Günlerdir İzmir’de tek aday dayatması sürüyor. Tek aday dayatması bence faşizmin ağa babasıdır. Örgüt iradesini hiçe sayarak yukarıdan yine birleri uzlaşı diye tutturarak tek adayı İzmir’e dikte etmek istiyor. Bu akıl almaz tavırların karşısında İzmir örgütü her zaman olduğu gibi yine gerekli dersi üst akıl diye geçinenlere ağır bir şamar vurarak verecektir. CHP genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu, Ankara’dan İstanbul’a hak, hukuk, adalet deyimiyle günlerce yol yürüdü. Biz bu demokrasi etkenini avucumuz kızarıncaya kadar alkışlayıp destek verdik. Buraya kadar hepsi güzel de kendi evinde hak hukuk adalete yer vermeyenler, ben yaptım oldu bitti diyenler, kendi gönüllerince partiyi dizayn etmeye kalkanlara şu soruyu sormak lazım. Nerede hak, hukuk, adalet? Tek aday dayatmasıyla örgütü hiçe sayıp kendinize biat eden bir il başkanı ayarlayın, sonra da iktidar yürüyüşü yapın. Geçin beyler geçin. Birkaç gün önce İzmir’e gelen genel başkan yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı partinin mutfağında yetişmedi. Tepeden inme siyasetle il başkanı oldu, örgüt kavramına da uzak bir isim. Ne demek tek aday? Birden fazla aday ve çarşaf liste demokrasinin olmazsa olmaz kuralıdır. Söylenecek çok söz var ama biz konumuzun aslına dönelim. Yukarıda belirttiğim gibi örgütü hiçe saymaya kalkanlar her zaman örgütün şamarını yemiştir.
Mevcut il başkanımız sayın Deniz Yücel tek aday olarak lanse edilmeye daha doğrusu örgüte dikte edilmeye çalışılıyor. Bu garabet durumdan çıkmak lazım. Bir de sayın Yücel’i inceleyelim. Babasının Aziz Kocaoğlu’na yakınlığından dolayı meclis üyeliği bile yapmadan el bebek gül bebek misali İzmir’e il başkanlığına Aziz Kocaoğlu’nun bir hediyesidir. Her ne şartla geldiyse kabul edelim de bir de icraatlarına bakalım. İmza süresince Kılıçdaroğlu’na destek vermenin dışında ne yapmıştır? Belediye başkan adayları seçiminde çok kötü bir süreç yaşanmış, İzmir il başkanı olarak sınıfta kalmıştır. İzmir CHP örgütü şunu unutmamıştır. Buca Belediye başkan adaylığı faciası yaşanırken (3 aday değişti), sayın Yücel seyretmekten başka ne yaptı? Selçuk belediye başkanlığı Emir Cömert’e verilmişken gövdesini basıp Filiz Şengel’in aday olmasını sağlamadı mı? Bornova belediyesine atanan sayın Mustafa İduğ meclis listesine bir vekil ile müdahale edip ‘Bunları yazarsan yaz yoksa istifa et’ noktasına getirmedi mi? Bayraklı belediye meclisine kendi kankalarını (avukat hanımları) yazacaksın diye Serdar Sandal’a baskı yaptırıp yazdırmadı mı? Daha neler var neler… Büyükşehir belediye başkanımız sayın Tunç Soyer’le de iyi geçindiklerini söylemek saflık olur.
Görüştüğüm sayın Yücel’e yakınlığı ile bilinen 2 ilçe başkanımız ‘Ağabey sayın Yücel’de eksen kayması var. Bu devam ederse mecburen karşısına aday çıkartırız’ cümleleri oldukça manidardır. Ben sayın Deniz Yücel’in karşısında olan biri değilim. Ama Yücel’ e olan örgüt tepkisini de görmemek ya saflıktır ya işine gelmemektir. Sayın Yücel’e olağanüstü tepkiler vardır. Görmek istemeyenler varsa onlara da saygılıyız.
İzmir il başkanlığına Deniz Yücel’in karşısına büyük bir olasılıkla (yine yukarıdan Bizans oyunları oynanmazsa, AKP’yi diktatörlükle suçlayanlar yine tek aday adı altında faşizan bir baskı yapmazlarsa) İzmir’de CHP’nin çok önemli ismi olan, CHP’nin emekçisi, askeri, ömrünü Chp’ye adayan katıksız bir Atatürkçü olan, benim deyimimle CHP’nin TAPUSU diye yorumladığım Mehmet Türkbay aday olarak yer alır kanısındayım. Bu konuda Tunç başkanın siyasi kanadı olarak yorumlanan sayın Nalbantoğlu ve sayın Özuslu’ya da büyük görevler düşmektedir. Değerli okuyucularım siyasette benim çok önemli bulduğum bir deyim vardır. Siyaset duvarın arkasını görme sanatıdır. Arif olanlar anlasın dedikten sonra sizlerin dikkatini şu konuya çekmek istiyorum. 3 Eylül 2019 saat 12.25’te yazmış olduğum CHP İzmir’de il başkanı kim olacak isimli köşe yazımı aynen burada yayınlıyorum. Bugünleri 4 ay önceden görmenin de hazzını yaşıyorum. Neden Türkbay dedim, bu yazıyla daha iyi anlarsınız.
Değerli okurlarım; bugün ki köşe yazımda alışılmışın ötesinde çok farklı bir konuyu işlemek istiyorum. Siyasette sıcak saatler yaşanmaya başladı. Özellikle CHP’de yaklaşan kongre sürecinde İl ve İlçe Başkanlıkları için her gün farklı bir yorum yapılırken biz de Ege AJANS olarak bu konuyu derinlemesine inceleyip sahada araştırma yaparak kamuoyuna CHP seçmeni gönlündeki İl ve İlçe Başkanlarını tespit etmeye çalıştık. Bu konuda saha araştırması yapan Ege AJANS çalışanlarımızdan Sayın Aykut KESER ve asistanım Nur ÇAM’ın önderliğinde iki grup oluşturularak CHP’de fazla aktif olmayan, sadece CHP’e oy veren yani politize olmayan vatandaşların görüşlerini aldık. Çok farklı isimlerle karşılaştık. Bu konuda büyük özveri gösteren çalışanlarımız Sayın Aykut KESER’e ve Nur ÇAM’a teşekkür ederim. Değerli okuyucularımın şunu çok iyi bilinmesi gerekir ki; bu saha çalışmasında CHP’de önemli ve aktif görev alanların görüşlerini dikkate almadık. Sade seçmenlerin görüşleri değerlendirilmiştir.
2019 Mart’ta ki yerel seçimlerde CHP’nin başarısındaki en önemli etkenlerden biri ötekileştirmeyen, uzlaşıcı bir dildi. Çatışmacı, kavgacı bir dilden uzaklaşılarak toplumu kucaklayıcı mesajlar verilmesi seçmen üzerinde hayli etken oldu. Biz bunun İzmir’de ki yönü olarakta yıllardır hasret kaldığımız okşayıcı, tatlı, sakin, birleştirici ve ‘’hizmetlerimi arka sıralara götüreceğim’’ diyen sanatçı kişiliği ile halk arasında büyük köprü kuran Sayın Tunç SOYER’de gördük. (İstanbul’da ki İMAMOĞLU’nun halk ile kucaklaşmasını sakin, okşayıcı, barışçıl, ötekileştirmeyen davranışını asla reddetmeden.) İzmir’de de Sayın Tunç SOYER ile başlayan bu yumuşak, sakin, kucaklayıcı tavırlar seçmende de hayli iz bırakmış ki biz ‘’İzmir’de kimi İl Başkanı görmek isterseniz?’’ diye hiçbir aday ismi belirtmeden soru yönelttiğimizde verilen cevaplar hayli ilginçti. Cevapların içinde özellikle ötekileştirmeyen, kavgacı olmayan, halk tabiriyle yedi düvelle barışık olan ve de İzmir’in en büyük gururu olan ATATÜRKÇÜLÜK’ten taviz vermeyen davranışlarıdır. Seçmen diyor ki; kesinlikle Atatürkçü olmalı, barışçıl olmalı, kavgacı olmamalı, herkesi kucaklamalı, iş aş takipçiliği yapmamalı ve ve ve ve CHP kültüründen gelmeli. Birilerinin istek ve arzularıyla ya da bir grubun çıkarları doğrultusunda başka bir deyişle küçük olsun bizim olsun mantığıyla değil, CHP’ye gönül vermiş, herkesi kucaklayan bir kişi olmalıdır. Maalesef yıllardır bu kriterlerin hepsini bir arada göremedik.
Bizim yaptığımız araştırmalar sonucunda en öne çıkan isim Avukat Mehmet TÜRKBAY’dı. Mehmet TÜRKBAY’ı inceledik. Kimdir, nedir, bu işi hak ediyor mu yoksa tesadüfen mi bu isim ortaya çıkıyor? Mehmet TÜRKBAY İzmir’de doğan, lise tahsilini İzmir’de yapan, İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu bir kişidir. Siyasi özgeçmişini inceledik. SODEP’te Ön Seçim ve İlçe Kongreleri Delegeliği, SHP’de İlçe Kongre Delegeliği İl Delegeliği, CHP’de İlçe Kongre Delegeliği İl Delegeliği, CHP’de 3 dönem Konak İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği, CHP’nin yeniden açılmasıyla SHP’den istifa etmiş CHP’de İzmir İl Kurucu Disiplin Başkanlığı, yine CHP’de 6 dönem İl Yönetim Kurulu Üyeliği, İl Başkan Yardımcılığı, 2 dönem de Kurultay Üyeliği, Narlıdere İl Genel Meclis Üyeliği, Konak Belediye Meclis Üyeliği ve 4 yıl Grup Başkan Vekilliği halen Türkiye Barolar Birliği Üst Kurul Delegeliği, Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği, 2 dönem Atatürkçü Düşünce Derneği Yüksek Disiplin Kurulu Üyeliği görevinde bulunmuş, siyaseten dopdolu bir adam. CHP’nin içindeki bazı arkadaşlarımıza sorduk. Hangi hizipten hangi kanattan, kiminle kavgalı kiminle barışık? İnanın öyle samimi cevaplar aldım ki, söylenen şu; ‘’kavga kim Mehmet kim? O adam anasından barışçıl olarak doğmuş. Yedi düvelle barışık adam, derleyici, toparlayıcı’’ cevaplarıyla karşılaştım.
Peki, Mehmet Bey CHP’de neler yapmış bir de onu araştırdık. Bayındır’da Gezi olayları nedeniyle yargılanan ve beraat eden vatandaşların avukatlığını hiçbir ücret almadan yapmış. Yine CHP Genel Merkezi’nin verdiği vekâlet ile CHP Genel Merkezi Vekili olarak 1980 İhtilalı ile el konulan CHP’ye ait Tire ve Foça İlçe binaları için açtığı davalarla bu binaların tekrar CHP’ye kazandırmıştır. Yine bu görevi yaparken parti adına avukatlık yapmış, herhangi bir menfaat olgusuna girmemiştir. Yine ilginç bir tespit daha var. Foça’da 4004 askeri öğrencinin seçimde oy kullanmaması için İlçe Seçim Kurulu’na, İl Seçim Kurulu’na ve Yüksek Seçim Kurulu’na itirazlar yapmış, bunların oy kullanmasını sağlamıştır. Yine Bergama’da seçim sonuçlarına yapılan itirazların her aşamasında Mehmet TÜRKBAY vardır. Yahu bu adam ömrünü CHP’ye adamış, partinin bedava avukatı, herkes O’nu tanır. Pimi çekilmiş bomba gibi kavgaların odağı haline gelmiş CHP’de aklıselim davranan ender idarecilerden biri. İş aş ihale takibi yapmayan, çoğu partilerde olan (malum CHP’de de maalesef var.) ahlak erozyonuna uğramamış, eşine, çocuklarına, ailesine sadık ahlak timsali bir adam.
Şimdi şapkayı önümüze koyup iyice bir düşünmemiz lazım. İzmir’e Büyükşehir Belediye Başkanı olan, gelişiyle siyaset dilini yumuşatmış, siyasiler üzerindeki gaz sıkışmasını ortadan kaldırmış, barışçıl, dili tatlı, sakin, kızmayan, hırçınlaşmayan daha doğrusu kimseyi ötekileştirmeyen bir Belediye Başkanımız Sayın Tunç SOYER var. Bu araştırmalar diyor ki iki tane uzlaşıcı, barışçıl, halktan yana, partisine küsmeyen, hiçbir klikte yer almayan Sayın TÜRKBAY ile ele ele, kol kola girse acaba fantezi mi olur? İzmir’in böyle uzlaşıcı, barışçıl, herkesi kapsayan, CHP kültürünü özümseyen böyle bir İl Başkanı’na bence ihtiyacı var. Haaaaaa ya bu adamın hiç mi suçu yok? Evet var. Öyle bir Atatürkçü ki, haddini aşmış, Atatürk ile yatıp kalkmış, O’nunla bütünleşmiş. Eğer bu bir kusur ise bu kusurdan doğan bütün cezaları bana rücu edin. Ben o cezaları çekmeye hazırım. Yazması bizden, takdir CHP Genel Merkezinden. Bir de ufak dipnot vereyim; biz bu yazıyı yazarken nereden esinlendik? Bundan 15 gün önce Sayın KILIÇDAROĞLU Mehmet TÜRKBAY’ı bizzat Genel Merkez’e davet edip görüşme yaptı. Neler mi konuşuldu? O da bende kalsın. Sayın TÜRKBAY’dan izin almadan neler konuşulduğunu yazamam.
Hiç kimse CHP örgütünden büyük değildir. Örgüte inanmayanlar duvara toslamak zorundadır. Son yaşadığımız delegasyon seçimleri üst akıl geçinenlere heyyy hemşerim ben buradayım, ben örgütüm, ben belirlerim, otur da haddini bil demiştir.
HOŞÇAKALIN, SEVGİYLE KALIN.