Enflasyon Hala Büyük Sorun
Bunun böyle olacağı belliydi… Enflasyon gelişmiş ülkelerin de sorunu olmaya başladı. Dünya 2008’den bu yana üstüne yüklenen gerilimi önce maliyetlerde, özellikle petrol yanlı yukarı yönlü artışı, sonra enflasyon, hayat pahalılığı ve alım gücündeki azalmayı yönetemez hale geldi.
2008’de ne olmuştu? Dünya Mortgage krizi olarak başlayan krizi, bir gayr-ı menkul krizi olarak yaşadı. Yarım kalan projeler, satın alınan mülklerin ödenemeyen borçları, işsizlik ve ekonomilerde büyük borç krizi.
Çözüm önerisi olarak yine merkez bankaları devreye girdi. Büyük oranda parasallaşmaya giderek piyasaları paraya boğdular. 2008 krizi öncesi 7-800 milyar dolar seviyesindeki FED bilançosu ve aynı seviyelerdeki ECB bilançosu coşturuldu. Piyasalarda bir anda 4 kat hem dolar hem de Avro sürüldü. Avrupa ve ABD’nin hemen hemen aynı zamanlarda başlattığı bu süreç 5 sene devam etti. Sonrasında bilançolar yeniden küçülmeye başladı. Piyasalardaki para bolluğunun sonu denirken gelişmekte olan ülkelerden de sermaye çıkışları başladı. Gelişmekte olan ülke piyasaları için baharlar sona ermişti.
Dünyanın borcu yine gelişmiş ülkelerde olmasına rağmen, sorun yoktu. Gelişmekte olan ülkeler ise yazın çatıyı aktarmayan ev sahipleri gibi “kışın yağmurda akan evlerinin” derdine düştüler. Kısa vadeli çözümler yetmiyordu. Ülkelerin borç yükü artmış, finans maliyetleri artmış, bolluk günlerinin de etkisiyle ekonomide talep artmıştı.
Hele döviz bolluğu sebebiyle oluşan düşük kur ortamı, ithalatı ucuzlatmıştı. İthalat dış ticaret açıklarını arttırdı. İhracat ithalatın ancak yarısını karşılayabilir oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı, 2010’dan itibaren 5 yıl boyunca, %55-60 aralığında seyretmiştir. Bu dönem aynı zamanda yüksek cari açık verilme dönemleridir. 2010 sonrasında en yüksek 75 milyar dolar (2011) cari açık seviyesine ulaşılmıştır ki bu durum milli gelirin %9’u gibi bir rakam olmuştur.
Kümülatif olarak son 10 yılın cari açığı 500 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bunun teknik olarak finansmanı borçlanma üzerinden olamazdı, zaten borçlar fazla idi. Ancak kendini döndüren bir yapıya sahipti. Para lazımdı: Sıcak para da bu faiz seviyesinde gelmezdi, faizler düşüktü. Özelleştirmeler de bu kadar etmezdi… borçlar devam ediyor.
Geldik bu güne…Döviz arttı, ithalat yavaşladı. Aylık %90 ihracatın ithalatı karşılama oranı yakalandı. Cari açıktan cari fazlaya geçildi. Ancak bu defa da kur çıldırdı: 1 dolar=10 ₺.
Şimdi yetersiz varlıklarımıza rağmen kredilerle yaşanan bolluk günlerinin bedelini ödeme zamanı. Bu bedel sadece vatandaşa enflasyon ve hayat pahalılığı olarak mı yansımalı? Elbette hayır!..
Konunun politika yapıcılar ve ekonomi yönetimi ile ilgili kısımlarına da sonraki yazımıza bırakalım.