Merhabalar
Her şehir, bir insan demektir benim için. Bir şehri anlamlı kılan, sevilebilir kılan, orda olmak istememize neden olan. Dün çok sevdiğim bir dostumun Antalya’dan ayrılacağını öğrendim. İçim buruk. En çok da onu doğru anlayamadığım için. Meğer o anlatmış da, ben koşturmaca içindeyken doğru anlayamamışım onu. Çok daha önceden söylemiş gideceğini.
Malum kapanma süresinde ailemin yanında olmak için Antalya’ya geldim. Ailem ve ailem saydığım dostlarım da hala burada. Antalya’ya gelmek demek, geçmişimle sarılmak demek. İyisi ve kötüsüyle. Sanırım pandeminin ve evde kalma süreçlerinin de etkisiyle insan geriye dönüş yaşıyor. Yakın gelecekte bizleri bekleyen bir hayat yok sanki. Böyle olunca bazı şeyler daha da duygulandırıyor insanı.
Bahsettiğim dostum benim için Antalya demekti. Kaleiçin’de buluşmak, varyantta denize karşı oturmak, her zaman liseli olmak. Diyebilirsiniz zaten ayrı şehirlerde yaşamıyor musunuz? Evet. Ama bir insanı her zaman bulduğunuz yerde bulamayacak olmanın dayanılmaz ağırlığı var içimde. Herkes gitse de o buradaydı. Bizim için gençliğimizi, sıcak yaz gecelerini, bisikletle gezmelerimizi, sonbaharda içmeyi, eve geç kalmayı, Kaleiçi’nin taşlı sokaklarını saklıyordu. Belki bencilce. Ama benimle aynı şehirde ya da çok daha mutlu olacağına inandığım bir yerde yaşamayacaksa nerden çıkmıştı bu taşınma?!
Her şeyin mümkünmüş gibi göründüğü ama aynı zamanda hiçbir şeyin mümkün olmadığı yaşlarımızın geride kalması, bunun resmileşmesi sanki bu gidiş. Anneannem vefat ettikten sonra da Ankara için böyle hissetmiştim. Ankara benim evimdi. Çocukluğum kurak, güzel ve kalabalık yazlarıydı. Nallıhan’da közlenmiş mısır yemek, serin akşamüstlerinde evimizin önünde çay içmek, bazlamaya ekmek doğramaktı. Bir süredir de gitmedim zaten köye.
Bir yeri anlamı kılan, o yeri bize benimseten insanlar işte. Her yaz tatili anneannem, her bayram tatili, her yarıyıl tatili dostum demekti. Buluşmalara hepimizden önce gelir, bizi beklerken birasını içerek bir şeyler okur ya da yazardı. Yanına girmeden önce bir kez bakardım ve ne kadar huzurlu olduğumuzu düşünürdüm. Ne zaman dertleşmek için buluşsak, birbirimizi uzun süredir görmemenin verdiği heyecanla neşelenir, bir süre dertleşemezdik. Hayatımdaki yeri değişmez. Hem sever hem döveriz birbirimizi. Ama yalan yok, onun burada olmayacağını düşünmek, Antalya’nın hanesine büyük bir eksi daha yazdırdı bana. Üzücü olansa, layıkıyla vedalaşamamak, birlikte sahile inememek, çimlerde oturamamak, diğer dostlarımızla buluşup sarılamamak…
Her şehir bir insan, şehirler kalıyor ama anlamları aynı kalmıyor.