İSMET ARZUMAN’LA SÖYLEŞİ

Hakem, futbol maçını yöneten, kuralları uygulayan, maçın resmi kronometresini tutan görevlidir. Ama aslında maç sonrası en çok tepkiyi çeken, en ağır şekilde eleştirilenler de hakemlerdir. Ben de İsmet Arzuman’a hakemlerle ilgili merak ettiklerimi siz değerli okurlarımız adına sordum.

   İsmet Arzuman kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

   1964 İzmir doğumluyum. Tahsil hayatımı İzmir de tamamladım. Evli ve iki kız çocuğu babasıyım. İzmir Atatürk Lisesini bitirdikten sonra hava kuvvetlerinde hava astsubayı olarak görev yapmak adına eğitim aldım ve 1983 yılında bu mesleğe adım attım. Beş yıl İzmir’de Havagücü Futbol Takımı’nda oynadım.

  Hakemlikte sizi çeken şey nedir, hakem olmaya nasıl karar verdiniz?

   İzmir’de beraber görev yaptığım Mustafa Arslan hocam 1988 yılında beni hakemliğe başlama konusunda teşvik etti. Asker olduğum için profesyonel futbol oynama şansım kalmamıştı. Bende futbolu sevdiğim için 1988 yılında rahmetli Halil Erdoğan hocamızın yönettiği son hakemlik kursunu bitirerek İzmir’de hakemliğe başladım. İzmir ‘de de isimleri burada saymakla bitmeyecek değerli hocalarımız ve abilerimizden eğitimler aldım. İzmir ‘de o yıllarda başlayan Deplasmanlı Amatör Liglerde de kendimi geliştirmek ve de göstermek şansına sahip oldum.

   1992 yılına kadar İzmir’de, daha sonra görevim gereği yedi yıl Ankara’da ve dört yılda Diyarbakır Bölgesi hakemi olarak Türk Futbolu’na hizmet etme şansım oldu. Ankara’da hakemliğimi çok daha ileriye götürme şansı buldum. Diyarbakır ise benim ve ailemin hem hakemlik hem de sosyal hayatta en güzel geçen yıllarıydı. Sadece Gaffar Okkan müdürümün şehit edilme olayı hariç. Ülkemiz için büyük kayıptı maalesef. Benim için çok önemli bir dost, ağabeydi. Spora, sporcuya ve hakeme inanılmaz değer veren ve katkı sağlayan bir devlet adamıydı.

    Neden hakem oldum? Futbol çok güzel bir oyun. Elbette onu oynamak da yönetmek de çok keyifli. Emeklerimizin karşılığını da alabildiğimiz sürece size kattığı değerler tahmin edilemeyecek kadar fazla. Hakemlik gerçekten zor ve özveri isteyen bir iş. Şimdi kardeşlerimiz daha şanslılar tabi ki. Profesyonel hakemlik onları daha rahatlattı. Bizim zamanımızda hem işimizi hem de hakemlik hayatımızı birlikte götürmek zorunda idik. Bu da zaman zaman sorunlar yaşatıyordu. Burada da işinizi seviyor olmanız önemli. Kendinizden ve sosyal hayatınızdan yapmanız gereken çok fedakarlıklar oluyor. Sadece biz değil buna ailelerimiz de dahil. Çoğu zaman onları ihmal ettiğim, özel günlerinde yanlarında olamadığımız anlar oldu. Ben bir asker olarak daha başarılı olabilmek için tayin işlemlerimi, izinlerimi, eğitimlerimi, yurt dışı görevlerimi hep hakemlik hayatıma göre organize ettim. Ama şunu söylemeden de geçemem.  20 yıl görev yaptığım Hava Kuvvetlerinde beraber çalıştığım Komutanlarım ve diğer mesai arkadaşlarıma ne kadar teşekkür etsem azdır.

   Bu meslek için nasıl bir eğitim sürecinden geçtiniz?

   Hakemlik için öncelikle başlangıç kursunu başarı ile bitirmeniz gerekiyor. Daha sonra da aday hakemlik, il hakemliği ve klasman hakemlikleri ile basamakları çıkmaya başlıyorsunuz. Her ay, her sene (sezon başı/ ikinci yarı başlangıcı) seminerler, eğitimler aksamadan devam ediyor. Bu arada kişisel gelişiminize dikkat etmek zorundasınız. Alacağınız psikolojik, sosyolojik ve antrenman teknikleri ile futbol gelişim eğitimleri size hep artı değer katacaktır. Ben de bunları aksatmadan, federasyonumuzun ve H.V.K.K.’ lığının bana sağladığı imkanlar ölçüsünde hepsine katıldım.

   Seyircilerin maç sonrası tepkileri sizi nasıl etkiliyor, baskı altında hissettiğiniz durumlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

 

   Seyircilerin maç içinde veya maç sonrasında gösterdikleri tepkiler, hakemlerin zamanla ve kendi gelişimleri ile alakalı olarak değişkenlik göstere bilir. Seyirciler bir taraf tabi ki kendilerince de haklı tarafları var. Hakem olarak siz de bunu anlayışla karşılamanız gerekmekte. Bu tepkiler bizim değerlerimize ve geleneklerimize aykırı olmadığı sürece problem yok. Üst seviyede maç yönetmeye başladı iseniz baskı hissetmemeniz gerekmektedir. Zaten o baskıyı hisseder ve düşünmeye başlar iseniz bu mutlaka müsabaka yönetiminize olumsuz yönde etki edecektir.

   Hiç hakem olmaktan pişman olduğunuz zamanlar oldu mu?

  Hakem olmaktan hiç pişman olmadım. Hakemliği bırakalı 12 yıl olmasına rağmen, hala her gittiğim yerde saygı ve sevgi ile karşılanıyorum. Futbol ve futbol hakemliğinin bana kattığı manevi katkı tartışılmaz.

 

   Eleştiriyle hakaretin birbirine karıştığı böyle bir ortamda bir insan neden hakem olmak ister?

   Maalesef sizin de söylediğiniz gibi eleştiri ile hakaret bazen birbirine karışabiliyor. Bunlar sırf futbolda ve hakemlikte yok ama günümüzde sosyal yaşamda olsun iş hayatında olsun böyle olaylarla karşılaşmayan yok sanırım.biz de böyle hak etmediğimiz eleştiri ve hakarete varan söylemlerle karşılaşabiliyoruz. Ama kendinizi bildikten, yaptığınız işe güvendikten sonra bunların hiç anlamı yok.

   Hakemliğin en sevdiğiniz yönleri nelerdir?

   Hakemliğin en sevdiğim yanları; her kademeden ve her camiadan inanılmaz bir sosyal çevreye sahip oluyorsunuz. Sporun içinde olduğunuz için de her zaman daha sağlıklı olabilme şansına sahipsiniz.

  

   Unutamadığınız anılarınız var mı, bizlerle bir anınızı paylaşır mısınız?

   Yirmi yıl hakemlik yaptım. Beş yılı FİFA hakemi olmak üzere on yılı Süper Lig’de. Aslında her maç bir anı. Ali Sami Yen Stadı’nda bir Galatasaray maçında, bitime on beş dakika bir süre kaldığında birinin ‘’İsmet İsmet‘’ diye bağırdığını duyuyorum gibi geldi bana. ’’Tribünlerden bu kadar net gelmez, saha içinde de bana kimse ismimle hitap etmez…’’ diye düşünüyorum. Fakat bu ara ara tekrarlandı. Ben de hem oyunu kaçırmamak adına hem de konsantrasyonum bozulmasın diye kendimi hazırlarken, bir daha bu sesi duydum ve döndüm. İsmimle bana seslenen Galatasaray’da oynayan Stjepan Tomas’tı. Tomas yabancı kontenjanından sarı kart görmedi. Hala dostluğumuz devam eder.

   Bir de 2003 yılında yönettiğim Beşiktaş-Gençlerbirliği Türkiye Kupası çeyrek final müsabakası benim için unutulmayacak maçlardan biridir. Yağmur altında oynanan çok çekişmeli bir müsabaka idi. Uzatma devresinde atılan altın gol ile bitmiştir. Uzun süre konuşulmuş ve futbol tarihinde de yerini almıştır.

   Yeni hakem adaylarına neler söylemek istersiniz?

   Hakemlere ve hakem olmak isteyenlere tavsiyem; hakemlik gerçekten çok keyifli ve bir o kadar da meşakkatli bir iş. Bunun için gerçek anlamda fiziksel ve mental hazırlık yapmaları lazım. Ben genç hakemlerin fiziksel eksiklik göstermelerini hiç kabul edemiyorum. Bunun kesinlikle mazereti olamaz. Bir de teknoloji (VAR) kullanımı hakemlerimizi tembelliğe resen karar alamadan kaçınmaya yönlendirdi diye düşünüyorum. İyi bir hakem fizik kondisyonu her zaman güçlü, oyunu iyi okuyarak sahada iyi yer alan, mental olarak hazırlıklı, ekibiyle uyumlu ve resen karar verebilme yeteneğine sahip olabilmeli. Ama bir de bence en önemli sorun hakemlerden ziyade ‘’hakem yöneticilerinde’’ diye düşünüyorum. Ki, gelinen noktada hakemler değişse de hep aynı isimler, aynı yönetim zihniyeti ve devam eden başarısızlıklar…

   Maalesef bir de camiada yaşanan kısır çekişmeler, gruplaşmalar ve son zamanlarda siyasetin çok etkili olması biraz sıkıntılar yaşatsa da futbol ve futbol hakemliği çok güzel. Siz elinizden gelenin en iyisini yapıp, fazlada bu işin siyasetine girmeden verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmalısınız. Hakem camiasından çıkan ama camiaya da hiçbir faydası olmayanları da fazla kafaya takmayıp, hatta hiç dinlemeyip işinize odaklanmalısınız. Tüm hakem ve hakem olacak kardeşlerime başarılar diliyorum.

    Şu an ki spor dünyası ve hakemlik sizce nereye gidiyor?

   Şu an ki spor dünyası ve hakemlik maalesef daha iyiye gitmesi gerekirken çok iyi görünmüyor. Bir de hep bir mutsuzluk var.

   Kulüplerimiz iyi yönetilmiyor, hakem camiası hep bir kaosun içinde. Ben bir futbol anayasasının hazırlanmasından yanayım.  Buna futbolun tüm paydaşlarının katıldığı, eski/yeni oyuncular, hakemler, antrenörler, akademisyenler bir araya gelerek net kuralları olan, kişilere ve kurumlara değil, futbolumuzu daha ileriye götürecek sistemli, kurumsal günün şartlarına göre revize edilebilecek kapsamlı bir anayasaya ihtiyaç var diye düşünüyorum. Mesela ben çocuktum ‘’alt yapıya yönelelim’’ denirdi. Şimdilerde yine aynı söylem gündemde.:) iki yılda bir yabancı sorunu vs.