Değerli okuyucularım bugünkü köşe yazımda CHP’nin Menemen’de yaşadığı, okuyucularımdan özür dileyerek belirtiyorum, facianın dününü, bugününü ve yarınını yazmak istiyorum.
Menemen’de yaşanan facianın üç ayağı vardır: Bir genel merkez, iki İzmir İl Başkanlığı, üç Menemen CHP İlçe Başkanlığı.
Önce genel merkezden başlayalım. Eleştirilerim biraz ağır olacak. Hiç kusura bakmasınlar. Bu eleştirimi gazeteci kimliğimle ve üyesi olmaktan onur duyduğum CHP’li kimliğimle yapıyorum. Eleştirilerimden sonra beni hemen disipline de verebilirsiniz. Çünkü doğruları yazınca disiplin sopası kaçınılmaz oluyor. Belediye başkanı atamalarında hatır, gönül,eş, dost, asansör ihalesini kim alacak, doğrudan teminler kime verilecek, çöp ihalesi kime verilmeli, hesaplarıyla yapılan belediye başkanı atamalarını CHP örgütleri hiç unutmadı. Örgütü hiçe sayan, ahbap çavuş ilişkileriyle Ankara’dan bile meclis üyesi yazan genel merkez, kendini ciddi bir biçimde sorgulamalıdır. İzmir CHP’li değildir. CHP İzmirlidir. Bedava mal bulmuş tüccar gibi İzmir’in üzerine çöreklenip, üçer tane kontenjan millet vekili atarsanız, gönlünüze göre meclis üyesi yazarsanız ve sonuç elbette ki bu olur. İsterseniz bu konuyu biraz objektif irdeleyelim. “CHP vakıf olsun, kapatılsın.” diyen Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Oğuz Kaan Salıcı, oğlunun MHP’li kasetleri gündeme düştüğünde; “Gençlik hatası” diyen Yerel Yönetimlerden Sorumlu Sayın Seyit Torun, “Ahmet Türk’e Söz verdik” diye Menemen’de Serdar Aksoy’u atayan zihniyet, genel merkezden müdahale edip Bornova meclis üyelerini bile dizayn eden Sayın Veli Ağababa, Buca’da istediği meclis üyelerini yazmayan iki adayı da değiştirip, üçüncüsünün atanmasını sağlayan Sayın Tuncay Özkan, daha neler yazayım? Örgüte yıllarını vermiş insanları dışlayan, meclis üyesi seçildiği ilçede herhangi bir mahallemize bıraktığında belediye otobüsü veya minibüsü takip etmeden yolunu bulamayan meclis üyelerini atayan ben değilim. Yıllardır belediyenin kapısından geçmeyen, belediyeciliğin ne olduğunu bilmeyenleri “milletvekili yakını” diye başkan yardımcılığına getiren başkanlar, oğlunu kızını, yedi sülalesini şirketlere atayanlar, müştekiyken sanık durumuna düşen Foça Belediye Başkanı’nı atayanlar, “bana bir şey olmasın” diye Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamzadağ’ın dostluğunu kazanmaya çalışan belediye başkanını ben atamadım. Kendisini hakaret ve küfür etmeden eleştiren gazeteciyi disipline vermeye kalkan belediye başkanını ben atamadım. Gaziemir’de Sayın Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı için vız gelir tırıs gider diyen Halil Arda’yı da ben atamadım. Karşıyaka’da milletin a.koyarım diyen Cengiz İnşaat’a arsaları da peşkeş çeken ben değilim. Parayla yaptırdığı ankette kendisi birinci çıkan belediye başkanını da unutmadık. Yazacak daha o kadar şey var ki, şimdilik bu kadarını yazayım. İzmir’de dikensiz gül bahçesi yaratmak için tek aday dayatması yapan genel merkez nerenizden tutsak elimizden kalıyorsunuz. Ak Parti’ye ye diktatör diyordunuz ya, tek aday dayatmasının Türkçesi faşizm değil midir?
CHP Kurultayı bittikten sonra İzmir İl Başkanı’nı gören var mı? Daha doğrusu il başkanlığı ortada var mı? Urla’da yapılan gafleti, Menemen’de de yaptınız. Cumhur İttifakı’nın 12 meclis üyesi varken, 15 oy alıyorsa CHP’nin 15, iyi partinin 3meclİs üyesi var. İyi parti meclis üyeleri aslanlar gibi görevlerini yaptılar. Bu konuda İyi Parti İl Başkanı Dostum Arkadaşım Hüsmen Kırkpınar’a sonuna kadar güvenirim. CHP’den fire veren üç kişi kim? Bunlar neyin karşılığında ucuz işlere bulaştılar? Tespit edilmedi mi? Meşhur disiplin sopanız onlar için çalışmayacak mı? CHP’ye ihanet eden bu soytarılar, kamuoyuna ilan edilmeyecek mi? Bu işlere engel olamayacaksanız, sonra da çıkıp; “hak, hukuk, adalet diyeceksiniz. Ya Menemen kurada kaybedilirse? İçinizde istifa edecek delikanlı var mı? Sayın İl Başkanı, milletvekilliği garantisi alıp istifa eder mi sorgulamak lazım. Menemen’e başkan vekili seçileceği sırada bazı meclis üyeleriyle görüşüp başaramayan Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu işin neresinde? Sakın inkar etmesin “ben karışmadım” diye, Sayın Uslu’nun görüştüğü meclis üyelerine İzmir İl Başkanı müdahale edip; “Benden habersiz kimseyle görüşemezsiniz.” demedi mi? Basına düşmedi mi?
İlçe başkanına gelirsek e kardeşim kapasiten yok. Hatırla, gönülle, ilçe başkanı olunursa bu olur. En acısı da ne biliyor musunuz? Sayın Serdar Aksoy bizim de dostumuzdur. Arkadaşımızın oğludur. Kendisiyle yaptığım görüşmede aynen şunu söylemişti; “Bana tabi olacak ilçe başkanı istiyorum.” İşte sonuç bu. Bu tehlikeyi göremeyen, süreci yönetemeyen bir ilçe başkanı.
Sevgili yöneticilerimiz takke düştü kel göründü. Örgüte dayanmayan her yapı çöker. Kendi egolarınız uğruna şu eş dost arkadaş bizim oğlan bizim çocuk mantığından uzaklaşmadığınız sürece, hani diyoruz ya “iktidarın yönü yerel yönetimlerden geçer”, vallahi yüzde yirmi beş bile şuanda çok. İzmir’de gerçekten çok onurlu ve çalışkan belediye başkanlarımız yok mudur? Elbette vardır. İyi ki varlar. Sayıları 5-6’yı geçmeyen bu belediye başkanlarımıza ve İzmir için bir şans olan Tunç Soyer Başkan’a teşekkür ediyorum. Ama Tunç Soyer Başkanıma şu çağrıyı da yapıyorum; siz babasınız. Taşın altına elinizi koyun. Bırakın vekaletleri, süreci siz yönetin.
HOŞÇAKALIN
SEVGİYLE KALIN.