“MERKEZ”in Bir İşaretine Bakmak

Merkez Bankası’nın operasyonlarını bazen beklenen, bazen beklenmedik olarak algılamak mümkündür. Ancak herşey piyasanın istediği şekilde olursa o zaman, piyasa aksaklıkları dediğimiz temel sorunun önemli ekonomik sorunlara yol açması kaçınılmazdır. Bu yüzden Merkez Bankasının da bir yol haritası olması beklenir, piyasaların da buna olumlu-olumsuz  tepki vermesi kaçınılmazdır.

Piyasaların ilgiyle beklediği Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK)  toplantısı sonrası faiz kararı nasıl çıkacak? Faizler iner mi, çıkar mı?

Konuyu üretimden ziyade para-pul, faiz, kur üzerinde tartışmak demek  sonuçlarla ekonomiyi değerlendirmek demektir. Asıl konu ekonominin geçirdiği aşamalardır. Üretimin niteliğidir; ithalat ve ihracatın  sonuçlarıdır. Üretimin ve büyümenin istihdam oluşturan refah getiren yanıdır.

Merkez Bankası hala daha kontrolün kendinde olduğu yönünde politika belirlemektedir. Ani ataklar, arttırım ya da indirimler yerine yumuşak geçişler ile “politika sıkılaştırmalarına” zemin hazırlamaktadır. Çünkü faiz tek başına sorunların üstesinden gelme konusunda yeterli olmayacaktır. Önemli olan yapısal ve kurumsal tedbirleri hayata geçirebilmektir. Sonuçta faiz sanal bir enstrümandır. Oranları anlık yükseltip düşürmek mümkündür. Aslolan ve gerçek olan  ise  üretimdir, istihdamdır, refah artışı ve refahın yaygınlaşmasıdır. Bundan dolayı üretimin yatırım ve zaman maliyeti hep olacaktır. Üretimle ilgili politikaların etkisi uzun vadede görülecektir.

Türkiye Haziran ayındaki 4.200 bin işsiz sayısını, ertesi ay 800 kişi azaltarak 3.400 bin rakamına indirmiş ertesi ay işsiz sayısı yeniden 3.800 bin olmuştur. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. İnsanların bir ay içerisinde yeniden işsiz kalmasının maliyeti daha ağır olabilmektedir. Bu durum ekonomi için bir güvensizliktir. 

Son Merkez Bankası kararları faiz indirimi olacak izlenimini kuvvetlendirmektedir. %21,7 büyüme buna kuvvetli bir gerekçe olabilir. Ancak Fitch ve diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının yanısıra, GoldmanSachs  gibi yatırım bankalarının da %7’ler civarında bir büyüme tahmini Merkez Bankası’na hareket alanı sağlamaktadır. Bunu da ilk toplantıda görebiliriz.

Merkez Bankası PPK toplantısının sonucunu olumlu olarak ve ekonomi konusunda hakim bir iyimserlik olarak görmek gerekmektedir. İç talep göreli olarak daha zayıf seyrederken Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisinin sürdüğüne dikkat çekilmiştir. Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanma eğiliminin devam etmesi beklendiğini kaydeden Kurul, yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırabileceğini değerlendirmektedir.

PPK kararları uygulanan politikaların enflasyon üzerinde olumlu olduğu görüşüne yer vermektedir. Şimdilik faizden kaynaklanan maliyet baskısı devam etmektedir. Merkez bankasının da aldığı pozisyon bu maliyeti düşürmek yönündedir. Son politika belgelerinde de fiyat istikrarı ve faiz bu doğrultuda değerlendirilmektedir.  Enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri düşürmenin yolu maliyetleri de yönetmek ve eğilimi aşağı yönde belirlemektir. Son olarak şu gerçeği yine tekrarlamış olalım: Türkiye için “bu faiz seviyesi yüksektir ve kolay yönetilebilir bir durum değildir.”