“TUTMAZ…”

Değerli okuyucularım, bugünkü köşe yazımda sizlere İlyas Polat kardeşimin yazmış olduğu bir yazıyı alıntılamak istiyorum. İlyas kardeşime hassasiyetinden ötürü teşekkür ediyorum ve yazısını sizlere sunuyorum:

“Önce, elde ettiği zaferleri küçük göstermeye, yerine yeni Zaferler uydurmaya çalıştınız, tutmadı, tutmaz.

15 Temmuz gibi, bir soytarıya karşı milletin kararlı duruşunu, kararlı çıkışını bile Kurtuluş Savaşı ile kıyaslamaya kalkıştınız, tutmadı, tutmaz.

O soytarının doğum gününü ‘Kutlu Doğum’ haftası adı altında yıllarca kutladınız, sırf 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nı unutturalım diye, ama tutmadı, tutmaz.

O hainin etkinliği için Hatıra Para bastırdınız be, sonra da ona karşı zafer kazanmış gibi 15 Temmuz için de hatıra para bastırdınız, ama her ikisi de tutmadı, tutmaz.

Ben Cumhuriyetçiyim, Ben Atatürkçüyüm, Ben Türküm, Ben Laikim, Ben Demokratım” diyenleri, FETÖ Tutması hakimlerin, savcıların, polislerin önüne attınız, yem ettiniz. Kimi öldü, kimi yatalak kaldı, kiminin aileleri dağıldı, kiminin pırıl pırıl kariyeri yok edildi, ama gönüllerinden, Atatürk’ü silemediniz, silemezsiniz.

Sonra yanına İnönü’yü de ekleyerek, iki ulusal kahramanı “İki Ayyaş” diye nitelendirdiniz, tutmadı, tutmaz.

İçinizdeki deli raporlulara balyoz verdiniz, büstlerine, heykellerine saldırttınız, tutmadı, tutmaz.

Heykellerine put dediniz, sonra gidip kim olduğu bilinmeyen mezar taşlarının başında dilek dileyip, çaput bağladınız, tutmadı, tutmaz.

Tozlu rafları karıştırıp Kut-ül Amare gibi Osmanlı’da elde edilen zaferleri ön plana çıkararak 23 Nisan’ı, 29 Ekim’i, 10 Kasım’ı gölgelemeye çalıştınız, tutmadı, tutmaz.

Yıllardır minarelerinde ezan, müze dışı bölümünde namaz kılınan Ayasofya’yı açıyoruz diyerek, ne kadar sarıklı, cübbeli, sakallı, bastonlu varsa topladınız İstanbul’a, koronavirüs hiç gündeme gelmedi. Ama söz konusu 30 Ağustos olunca insanların bir araya gelmesinin yaratacağı virüs tehlikesi aklınızı başınıza getirdi öyle mi?

Ayasofya’yı ibadete açtığınız gün Anıtkabir’i ziyarete kapattınız, daha fazlası oraya gitmesin diye, unuttuk mu sanıyorsunuz?

Şimdi de 30 Ağustos yasak, Malazgirt Kutlaması serbest öyle mi?

Beyler, efendiler kendinize gelin ve artık çıkarın gözünüzdeki at gözlüklerini.

Unutmayın, tarih bir kez yazılır ve önemli olan o tarihin içinde nasıl yer aldığınız, nerede durduğunuzdur.

Bu toprakları Türk Yurdu, Mazlum Milletlerin sığınağı yapan Alpaslan da bizim, Fatih de. Tabii ki Atatürk de.

Bunlar bu toprakların kaderine hükmetmiş, bu vatan parçasında yaşayan Türk Milleti’ni dünyanın saygını haline getirmişlerdir.

Onun için biz onlara ‘Kahraman’ diyoruz.

Siz ise, bu toprakları İngiliz Gemisi ile terk eden ve İstanbul’u İngilizlere teslim eden Vahdeddin’e sadece “Cennet Mekan” diyebiliyorsunuz. Sanki onu cennete ya da cehenneme gönderecek güç sizdeymiş gibi.

Ondandır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı 1981’de, bütün dünyada “Atatürk yılı” olarak kutlanmış, birçok ülkede posta pullarına Gazi’nin resmi basılmıştır o yıl.

Her 23 Nisan’da, her 30 Ağustos’ta, her 29 Ekim’de ve her 10 Kasım’da kiminizin kulağı iltihaplandı, yataklara düştü, kiminizi kaşıntı tuttu, rapor aldınız, kiminiz yurtdışı programlarını o güne denk getirdi ve bu milletin bu milli bayramlarını kutlamasında yanında olmadınız, olamadınız.

“Keşke Yunan galip gelseydi” diyen fesli deliyi, Atatürk’ün kurduğu kurumun, Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğunda oturan zatın ziyaretine bile göz yumdunuz, belki teşvik ettiniz.

Ama gözden kaçırdığınız bir gerçek var ki, aslında biliyor ama bilmezlikten geliyorsunuz;

Vatan ve Bayrak Sevgisi,

Atatürk Sevgisi,

Cumhuriyet ve Demokrasi aşkı,

Bağımsızlık Sevdası, bu milletin damarlarına zerk edilmiştir.

Bu değerler damarlarda akan kan ile göğüslerde atan kalp ile artık bir olmuştur.

Daha güzeli, bu millet samimi dindarlar ile üçkağıtçı dinbazları artık çok net şekilde görmekte, dindara saygı, dinbaza nefret beslemektedir.

Asıl üzüldüğüm ise, bu ülkenin dağlarına yazılan Türkiye Cumhuriyeti kelimesine bile tahammül edemeyerek Cumhuriyet kurumlarından kaldıran bir anlayış ile “Türkiye Cumhuriyeti” Kelimesini bu ülkenin dağlarına yeniden yazdırmazsam bilmem neyim diyenlerin Ahlat’taki Saraydan verdikleri mutluluk pozları.

Tüm Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi Sevdalıları, son sözüm ise size;

Merak etmeyin, endişelenmeyin.

Bu millet, “Milli Bayramı olmayanların Dini Bayramı olamayacağının” farkına çoktan vardı..!

YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”