Uğur AYDIN- Sinan UÇAR/KÜRTÜN (Gümüşhane), (DHA) - GÜMÜŞHANE'nin Kürtün ilçesinde muhafaza edilen kılıç ve zırhın, yapılan karbon testi ile 700 yıllık olduğu tescillendi. İslamiyet ve Türklüğün bölgede yayılmasında öncü olan, 1300'lü yıllarda yaşamış Güvenç Abdal'a ait olduğu belirtilen kılıç ve zırh, torunu İsmail Güvendi tarafından korunuyor. Kürtün'e bağlı Taşlıca köyünde Hacı Bektaş-ı Veli'nin dervişlerinden olan, İslamiyet ve Türklüğün bölgede yayılmasında öncülük ettiği bilinen, 1300'lü yıllarda yaşamış Güvenç Abdal'a ait olduğu belirtilen kılıç ve zırh, torunu İsmail Güvendi tarafından muhafaza ediliyor. Yapılan karbon testi sonucu 700 yıllık olduğu belirlenen kılıç ve zırhın, Osmanlı- Rus Savaşı sırasında korunmak için toprağa gömülerek, saklandığı belirtildi. Koruma altında olan kılıç ve zırh, köye gelip, merak edenler tarafından İsmail Güvendi'nin evinde ziyaret ediliyor. Anadolu'ya 12'nci yüzyılda göç eden, Ahmet Yesevi Dergahı'nda yetişmiş Güvenç Abdal'ın torunu olduğunu anlatan İsmail Güvendi, "Anadolu'nun kapıları Türklere açıldıktan sonra Yesevi Dergahı'nda pişip, Anadolu'ya gelen 'gönül erleri'nden biri de Güvenç Abdal'dır. Gerçek ismi Halili Nurettin'dir, Güvenç Abdal ise mahlasıdır. Kapadokya bölgesine baktığınız zaman oraya Hacı Bektaş-ı Veli gitmiştir, Rum diyarıdır. Konya'ya Mevlana gitmiştir, Rum diyarıdır. Karadeniz'e gelen de Güvenç Abdal'dır. Hacı Bektaşi Veli tarafından ona, 'güvenilen kişi' anlamına gelen verdiği bir mahlas ismidir Güvenç Abdal. Aynı dönemde yaşamışlardır. Bir rivayete göre de amcazade çocukları oldukları söylenir. Karadeniz'i seçmesinin nedeni, buraların Rum diyarı olması ve henüz fethedilmemiş olmasıydı. Buranın özellikle İslamlaşması ve Türkleşmesi Güvenç Abdal sayesinde olmuştur" dedi. '700 YILLIK OLDUĞU TESCİLLENDİ' Kılıç ve zırhın, yapılan karbon testleriyle 1300'lü yıllardan kaldığının tescillendiğini kaydeden İsmail Güvendi, "Güvenç Abdal'a ait olan zırh gömleğinin yani savaşta kullandığı zırhın yaklaşık 700 yıllık olduğu karbon testiyle tescillendi. Bir de kılıcı bende bulunuyor. Bu kılıçlar genelde bizim tabirimizle tahta kılıçtır. Yani ne kadar demir olarak görünse bile 'gönül kılıcı'dır. Bir yeri fethederken, ilk önce gönüllerini fethedeceksin. Bu ekol benimsenmiş ve önce gönüller fethedilmiş. Bizim elimizdeki kayıtlar Trabzon'un fethinden sonrasına ait. Bu kılıç ve zırhı görmek isteyenler oluyor. Özellikle yaz aylarında belli bir grup ziyaret edip, gidiyor. Biz çok ziyarete açmak istemiyoruz, bu kapalı bir hazine. Babadan oğula bırakılarak, bugünlere geldi. Kılıç ve zırhın deforme olmasındaki en büyük sıkıntı Osmanlı-Rus Savaşı'nda toprak altına gömülmüş olmasından kaynaklanıyor. Bizden sonra da gelen nesil bu geleneği devam ettirecek" diye konuştu.