Değerli okuyucularım, bugünkü köşe yazımda ülke gündemini  altüst eden Alaattin Çakıcı’nın tehdidi, Bülent Arınç’ın ilginç açıklamaları ve Oğuz Kaan Salıcı’nın garipsenecek cevapları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.

         Sırasıyla başlayacak olursak, Alaattin Çakıcı CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu pervasızca tehdit ederek, ülke gündemine oturdu. Demokrasnin olduğu hiçbir ülkede, adı, sanı sıfatı ne olursa olsun hiçbir kimse, ana muhalefet partisinin genel başkanını tehdit edemez. Eğer o tehditler yapılıyorsa, hiçkimse de ses çıkarmıyorsa, hele hele iktidar ortağı bir partinin bu tehditkara “Ülküdaşım” diye sahip çıkması son derece vahimdir. Bu tehdite iktidarın grup başkan vekili çok cılız bir açıklamayla; “Savcılar harekete geçti” diyerek geçiştirmesi, ana akım medyanın sus pus olması tam bir fiyasko ve rezalettir. Hukuk devleti değil sanki guguk devletiyiz.

          Sayın Bülent Arınç’ın açıklamalarına gelince, Sayın Arınç, sıradan bir siyasetçi değildir. Özgül ağırlığı son derece fazladır. Ak Parti’nin kurucularındandır. Bu tür açıklamaları Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan izin almadan yapması mümkün değildir. Uzun zamandır Ak Parti’nin içinde MHP ile olan ortaklık rahatsızlık yaratıyor ve sorgulanıyordu. Osman Kavala’nın serbest bırakılması, Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi Ak Parti’nin olduğu kadar MHP’nin de kırmızı çizgisidir. Bu açıklamalar,MHP’de infial yaratmıştır. Bu infaalleri görmek için MHP grup başkan vekillerinin attığı tweete bakmak yeterlidir. Birdenbire demokrasi havarisi kesilen Ak Aparti’de Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’ün açıklamaları da bu işin tuzu biberi olmuştur. Sıradan bir insanın söylediği zaman derhal tutuklanacağı; “Militan görünümlü hakimler” ifadesi ve Sayın Eski Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ın;  “At izi, it izine karıştı. Allah milletin yardımcısı olsun.” cümlesi Ak Parti’deki çatlağın en önemli göstergesidir. Ak Parti’nin asıl amacı bağlarını kopardığı Kürt halkını yeniden kazanmaktır. Bunun için de Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi bir başlangıç olacaktır. Kısacası Ak Parti’nin yeni bir açılım projesi gelirse hiç sürpriz  olmaz.

         Ak Parti’nin MHP’yle ipleri koparması an meselesidir. MHP’nin yerine İYİ PARTİ’yi monte etme çalışmaları, kim inkar ederse etsin devam ediyor. Çok yakında MHP bu koalisyonu bozarsa, erken seçim kaçınılmaz olacaktır. Ak Parti’de hiç kimse Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan izin almadan ferden açıklama yapamaz. O tür açıklamalar ancak CHP’de olur. Ak Parti’de biat kültürü vardır. Belli bir kesimin; “Devletin kadrolarını MHP ele geçiriyor.” serzenişi uzun süredir devam etmekteydi.  Yani siyaset yeni gündemlere gebedir.

         CHP’ye gelirsek Sayın Kılıçdaroğlu’nun  tehdit edilmesi demokrasi adına utanç vericidir. Peki CHP ne yapmıştır? Sıradan bir basın açıklaması ve grup başkan vekillerinin demeciyle bu olay geçiştirilemez. Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu seksen bir ilin il başkanlarıyla ve meclisteki milletvekilleriyle ortak bir basın toplantısı düzenleyip çok güçlü bir şekilde bu tehdite cevap vermeliydi. Bence CHP bu konuda sınıfta kaldı. Sınıfı geçenler kim derseniz, CHP’ye gönül veren binlerce insanın sosyal medyada Sayın Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmasıydı. En ilginç olanı ise bundan takriben on gün önce Alaattin Çakıcı’nın CHP’nin Edirne Belediye Başkanı’nı ziyaret etmesi ve onunla (kırk dakikalık) bir görüşme yapmasıydı. Alaattin Çakıcı hangi sıfatla belediye başkanını ziyaret etmiştir,  yakınlıkları nedir, orda neler olmuştur, bir muammadır. CHP Genel Başkan Yardımcısı Örgütlerden Sorumlu Sayın Oğuz Kaan Salıcı’ya Halk Tv’de Şirin Payzın bu soruyu sorduğunda; “Biz bu konuyu kendi aramızda hallettik.” cevabını vermiştir. Olmadı Sayın Salıcı olmadı. Bu cevap kimseyi tatmin etmez. Yarın umulmadık bir şeyler çıkarsa bu cevabın altında siyaseten birileri kalır. Yine uzun zamandan beri basın özgürlüğünü savunduğunu söyleyen, laf açılınca demokrasiyi kimseye bırakmayan CHP Genel Merkezi şu sorunun cevabını açık yüreklilikle vermelidir; “Memleket hareketi başlatıyorum!” diye sokağa çıkan Sayın Muarrem İnce, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin “yandaş medya” diye tabir ettiği kanallarda, yalancılıkla itham etmiştir. Genel Merkez Yöneticilerine de “ Orda çete var.” demiştir. Bu  bir disiplin suçu değil midir? Sıradan partilileri en ufacık eleştiride disipline göndermekle tehdit eden, basın özgürlüğü adı altında Nazlı Ilıcak’a, Ahmet Altan’a sahip çıkan CHP, kendisini hakaret ve küfür etmeden eleştiren bir belediye başkanı tarafından disipline sevk edilmek isteniyorsa, bu çifte standart ne? İsterseniz bu olayı örnekleyelim. Ben uzun zamandan beri bir belediye başkanını icraatlarından dolayı küfür ve hakaret etmeden (küfür ve hakaretin bizim dünyamızda yeri yoktur) eleştiriyorum. Ama sayın belediye başkanının eleştirilmeye tahammülü yok ki. Kendisini küfür ve hakaret etmeden gerekçeleriyle eleştiren bir gazeteciyi, disipline vermek istemesi kadar zavallı bir düşünce olabilir mi?

İzmir CHP İl Başkanı Sayın Deniz Yücel’in haddini aşan bu belediye başkanını ikaz etmesi ( halk deyimiyle kulağını çekmesi) gerekmez mi? Genel Başkan’a “yalancı” diyen,  genel merkeze “çete” ifadesi yakıştıran Muarrem İnce için Sayın Oğuz Kağan Salıcı’nın Habertürk’teki canlı yayında “Onun özel bir durumu var.” diye cevap veriyorsa, söyleyecek söz bulamıyorum. Demek ki CHP’de  iki tip insan var. Biri ayrıcalıklı olanlar, biri de yıllardır gönül verdiği CHP’den disipline verilmekle tehdit edilenler. Takdir kamuoyunun.

Beyler siz; “CHP vakıf olsun, kapatılsın.” derken bile  bizler çocukluktan bu tarafa, sizler belki dünyada yokken baraj altında kalmamıza rağmen bu partiyi terk etmedik. Kimlerin şefaati ya da tercihleriyle atanan parti kültürünü benimsememiş olanlara biz taban olarak geçit vermeyeceğiz.  

HOŞÇAKALIN.

SEVGİYLE KALIN...