Türkiye bu potasiyeldedir. Ancak bir turistin 1000 dolar harcayacağından hareketle hazırlanan istatistiklerle, 60 milyar dolara razı gelinir bir durum söz konusudur. O da çok önemli bir veridir. Bu da Türkiye için ihracat geliri dışında önemli bir gelir kaynağı durumundadır.
Türkiye şu anda turizmde 50 milyar dolar sınırını geçmeye hazır bir vaziyettedir. Öyle ki bir zamanlar, hayal gibi, konuşmuş olduğumuz 10 milyar dolar Turizm gelirleri çok çok aşmış durumdayız. Bu aşamaya 40 yılda geldik. 100 milyar dolar için bir 40 yıl daha beklemenin alemi yoktur.
Bir dönem efsane gibi konuşulan 2019 verilerinin de üstüne çıkan Türkiye, 2023 itibariyle turizmden 60 milyar dolar gelir elde edebilecektir. Daha önceden 50 milyar dolar gelir konuşulurken, şimdi artık 100 milyar dolarları konuşmaya hazır bir vaziyetteyiz.
Türkiye bulunduğu bölge itibariyle, Akdeniz çanağında etkin bir turizm merkezidir. Konaklama tesisleri, Turizm acentaları, tur operatörleri, çalışanlar ve tedarikçiler ile turizmde lider ülke pozisyonuna sahiptir.
Turizm, ihracat dışında döviz elde edilen bir sektördür. 60 milyar dolar ihracat geliri gibi çok sınırlı bir katma değere dayanmamaktadır. Üstelik oluşturduğu istihdam ve bölgesel tedarikçileri özendirip geliştirmesi hatta sözleşmeli tarım uygulamalarına geçişin de önemli bir adımı olabilecektir.
İhracattan elde edilen gelir, zaman zaman %10'lara kadar düşerken; turizmden elde edilen gelir tam tersi, %80-90 rakamına kadar yükselebilmektedir. Elbette her gelişen sektörde olduğu turizmde de bazı dikkat çeken hususlar ve risk alanları yer almaktadır.
Birincisi çalışan personel odaklıdır. Turizm geliri, turizm hizmetini verenlerle mümkündür. Türkiye’nin yaşadığı hızlı dış göç, konjonktürel olarak Rus-Ukrayna savaşı ve devam eden iç göç turizm bölgelerine kontrolsüz bir yerleşme sebep olmuştur. Turizm tesisleri şüphesiz çok önemli ancak, bu fiziki imkanların bir de hizmet verenler açısından, uygun hale getirilmesi gerekir ki işletilsin… bu da turizm çalışanlarıyla mümkün olacaktır.
Turizm bölgeleri kontrolsüz göçün vurduğu yerler durumundadır. Haliyle turizm çalışanlarının, işyerlerinin olduğu yerlerde, kiralayıp oturabilecekleri konutlar birdenbire çok pahalı hale gelmiştir. Bir asgari ücretli mevsimlik turizm işçisinin erişebileceği rakamlar çoktan aşılmış durumdadır.
Eleman bulamadıkça fiyatların yükselmesi, işletmeler açısından da risk içermektedir. Belki bu göç konusu baştan, başka türlü planlanabilirdi Göç ile gelenler, özel bölgelere yerleştirilebilirdi. Aşırı talebin oluşup da fiyatlarını yükseleceği bölgeler yerine belli oluşturulmuş bölgelere yönlendirilebilirdi Ancak şu anda gayrimenkuldeki yüksek konaklama kira fiyatları, turizm işçisinin çalışabilecek olduğu mekanlara olan yakınlığını bozmuş vaziyettedir.
Aynı durum tarım çalışanları için söz konusudur. Şu anda özellikle depremin de etkisiyle dağılan tarım çalışanlarını yeniden çekebilmek, konaklatabilmek ve iş gördürebilmek kolay değildir. Bu da az sayıda işçinin daha yüksek işçi ücretleri ile çalıştırılması anlamına gelecek, üretim pahalılaşacaktır.
Daha önce 15 kişi ile yapılan işler, şimdi 5 kişi ile yapılmaya çalışılmaktadır. Bunun piyasa-arz-talep dengesini nasıl etkileyeceği bilinen bir durumdur. Yüksek fiyat ve gerçekleştirilemeyen hasat fiyatları da etkileyecektir.
Turizmde tesis ve çalışanlar dışında ulaştırmada Türkiye önemli mesafeler almıştır. Hava yolu şirketleri Türkiye için büyük avantajdır. Şu anda yeni İstanbul havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı günde 2000 uçak inişi sağlamaktadır. Yabancı havayolu şirketleri de Türkiye’ye gelmeye başlamıştır. Türkiye hem transit hem de dağıtıcı bir ülke haline gelmiştir.
Bundan sonra artık ülkenin pek çok ilinde yapılan havaalanlarını etkinleştirmeye sıra gelecektir. Şu anda isimleri “zarar” ile anılan bu havalimanlarının doğru politikayla karlı hale getirilmesi mümkündür. 100 milyar dolar turizm gelirinde her havaalanı ili bir turizm merkezi haline getirilebilir.