Değerli okuyucularım bugünkü yazımda İzmir İYİ Parti İl Başkanı Sayın Hüsmen Kırkpınar ile yaptığım görüşmenin bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Gazetecilik de yazılı kural olmayan ama etik kural olarak hepimizin uymak zorunda olduğu sorumluluklarımız vardır. Görüşmenin hepsini yazıya dökemezsiniz. Sayın İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar’ın yazılmamak kaydı ile bize anlattıklarını iki kişinin arasında bir sır olarak kalacaktır. Bugünkü görüşmenin bir kısmını kendim hiçbir yorum yapmadan sizlere aktaracağım.

Sayın Hüsmen Kırkpınar uzun yıllara dayanan kişisel yakın dostluğum olan ser verip sır vermeyen ender siyasetçilerden birisidir. Halk deyimiyle ketumdur. Ağızından kolay kolay laf alınmaz. Kendisiyle Türkiye siyasetini doğal olarak da İzmir’i konuştuk. O kadar ilginç şeyler anlattı ki… Ah yazabilsem. Sayın Kırkpınar diyor ki “Ben son derece sabırlı bir insanım, Millet ittifakının ortağı olan İYİ Partinin İzmir İl Başkanıyım. Onun içindir ki İYİ Parti İzmir İl Başkanlığına (kurumsal kimliğine ) çok dikkatli bakmak lazım.” Gün ola harman ola derken sırtında ne kadar ok var sayısını bende bilemiyorum. Ama tahmin ediyorum ki çok sıkıntılı. Bir tarafta taban baskısı diğer tarafta geçmişte yapılan millet ittifakının sorumluluğu. Sayın Hüsmen Kırkpınar diyor ki” Sessiz sıkıntılar var, bir kıvılcıma bakar. Tabanı tutmak kolay değildir. İzmir İYİ Parti İl Başkanı muhatabı bürokratlar olmamalıdır. Seçim ittifakında kader birliği yaptığı Büyük Şehir Belediye Başkanı olmalıdır.” Ben burada bir serzeniş görüyorum. Acaba bir diyalog eksikliği mi var? Bu konuda verdikleri örnekleri buraya yazmam mümkün değil. Eğer bir yanlış algılama var ise acilen düzeltilmelidir.

Sayın İL Başkanı diyor ki “Abi seni yıllardır tanırım. CHP ile markalaştın, sen çok iyi bir CHP’lisin beni de çok iyi anlıyorsun.” Bu sözlerin ardından öyle bir ketum gülüşü vardı ki hayli meraklandım. Beni sen çok iyi anlarken sanırım anlayanlar da vardır. “Son zamanlarda özellikle iktidar medyası tarafından ısıtılarak önümüze konan bir siyasi parti ile iş birliği imalarını İzmir Belediyesine yansıması hakkında tereddütlerim var. Endişeliyim! Ben bu yanlışlıkların giderileceğinden emin olmak istiyorum. CHP’nin iç işlerine yorum yapmak siyasi nezaketsizliktir. Bizim memlekette bir laf vardır. Suyun ağır akanı insanın yere bakanı… Sabrında bir süresi vardır. Patlamaya hazır bir volkanın kontrol etmek hayli zordur. Bizde bunu başarmaya çalışıyoruz.”

Herkesin şunu iyi bilmesini isterim ki, “İzmir Atatürkçüdür, Cumhuriyetçidir. Herkes söylemlerine dikkat etmelidir. Geçmiş de MHP’den Ankara’da 1. Sıra Milletvekili Adayı olan eski DGM savcısı Nusret Demiral talihsiz bir demeç vermişti. Ezan Türkçe okunsun diye… Sonuç millet bize ceza kesti, baraj altında kaldık. CHP’nin iç işlerine karışmak bizim işimiz değildir. Sultan Ahmet Cami müze olsun diyen Prof. Kabaoğlu CHP’ye ne kadar zarar açar bilemem amaaaaaaa ittifak ortağı yaptığınız bu zihniyet mi diye sorgulanırsa bizde de çok büyük sıkıntı doğar. Atatürk ve Cumhuriyetten vazgeçmemek kaydı ile birlik ve beraberliğimiz inşallah daim olur.” Derken şuna da son söz olarak ekledi. “Diyaloglar sorun çıkınca değil çıkmadan devam etmeli.”

Bizim hiçbir kişisel yorumumuz yoktur. Yazamadığımız bazı durumlar için okuyucularımızdan anlayış bekliyoruz. Durumdan vazife çıkarmak istemiyoruz. Herkes şunu iyi bilmelidir ki yazılmamak kaydı ile anlatılanlar yazılmaz. Gazeteci geçinen bazı çocuklara ders olsun.HOŞÇA KALIN.. SEVGİYLE KALIN.

.