Değerli okuyucularım bugünkü köşe yazımda Torbalı’daki siyaset borsasından söz etmek istiyorum.
Bugün çok sevdiğim bir kardeşimle Çanakkale’ye gitmeyi programlıyorduk ama önce dedik ki, Bayındır’a gidelim bir çiçek borsasına bakalım. Moralimiz düzelsin, ufkumuz açılsın diye kendi aramızda konuşurken bir anda kendimi Torbalı’da Aslanlar Köyü Mezarlığı’nda buldum. Rahmetli abimin mezarına uğradım. Dua ettim. Dedik ki, Çanakkale’ye kadar gidelim, bir havamız değişsin. Derken kendimi Torbalı’da, yeğenlerimin de mekanının olduğu sanayide buldum. Hoş beşten sonra, dedim; ‘Bu hararetli konuşmalar nedir?’ Dediler ki bana; ‘Bir de gazeteci olacaksın. Burada siyaset borsasında rakamlar altı milyona yükseldi’. Hala anlamadım, şaşkınlıkla izlerken partili bir arkadaşım bana dedi ki; ‘Abi sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Torbalı’da siyaset pazarı o kadar kızıştı ki, çoğunluk için gerekli olan iki kişiye neler teklif edildi neler, önce üçle başladılar, sonra beşe çıktılar. Şimdi altı milyonda diretiyorlar. Siz de ayakta uyumaya devam edin’. E ne diyeyim şoke oldum. Bu benim sorunum değil ki, her şeyi bilen üst akıllar var. Urla’yı, Menemen faciasını yaşatanlar, Torbalı’da da bu faciayı yaşatırlar. ‘Bu göçüğün altında kim kalır bilmem’ deyip bozulan moralimle İzmir’e doğru yola çıktım. Yolda polis ekipleri durdurdu. Gazeteci olduğumu söyleyip belgelerimi gösterince; ‘Abi bu sürat niye, biraz yavaş gitseniz, ne için acele ediyorsunuz?’ diye beni teskin etmeye çalıştı. Ben de dedim ki; ‘Sevgili kardeşim, sevgili memurumuz, Çanakkale’ye gitmek istiyoruz. Madem öyle otomobil kullanmayacağım. Deniz yoluyla Çanakkale’ye gideceğim. Şehitliğe gidip Seyit Onbaşı’yı ziyaret edip, biraz moral depolayacağım.’ deyince, genç memur güldü. ‘Abi sen deli misin? Deniz şu anda o kadar kabarık ki karayel esiyor, bu fırtınada denizde gidilir mi? Hem senin söylediğin Seyit Onbaşı tarihte kaldı. Seyit ismini taşımak kolay mı?’ deyince, birden aklıma rahmetli babam geldi. Onun adı da Seyit’ti. Babama rahmet okuyup, tövbe ettim. Bir daha Deniz’e gitmeyeceğim, Seyit Onbaşı da hatıralarımda kalacak.
Bu pandemide bizim cebimizde beş kuruş yokken, altı milyon lira borsa kuruluyorsa, acaba ben olsam ne yapardım diye düşündüm. Aman bizden uzak dursun, para da sizin olsun, mevki de sizin olsun. İkinci bir felaket yaşamak istemiyorum ama sanırım Torbalı’yı da unutacağız.
Sevgili okuyucularım, sanırım duygusallaştım, biraz saçmaladım gibi geliyor. Ama felaket göstere göstere geliyorsa, aynı aktörler bu işin içindeyse, ben ne yapayım. Nilüferin şarkısı aklıma geliyor, yine bana hüsraan, yine bize hüsraan. Altı milyona selam.
Hoşçakalın, sevgiyle kalın.