William James ‘’Bütün hayatımız bir yığın alışkanlıktan başka bir şey değildir’’ demiş.
Bir yazıda okumuştum.
‘’ Alışkanlık tıpkı bir suyun akarak kendi yatağını oyması gibi zaman içinde tekrarlanarak beynimizde kendi yollarını oluşturan davranış örtüsüdür’’ diyordu.
Bizler aslında çok erken ediniriz alışkanlıkları. Bize bunu önce ailemiz, sonra çevremiz edindirir. Sosyal kurallar çerçevesinde bir senaryo yazıp veririler elimize ve bizden buna uymamız beklenir. Bunun çok normal olduğunu düşünür ve kendimiz yeni alışkanlıklar edinmeye başlarız. Zamanla biz onları yöneteceğimize bir bakmışız alışkanlıklarımız bizi yönetmeye başlamış. Belki de bu yüzden çok çabuk yoruluyoruz yaşamaktan. Bu yüzden kendimiz olmaktan uzaklaşır oluyoruz.
Charles Duhingg ‘’ Alışkanlıklar kader değildir. Değiştirilebilir diyor’’
Ben alışkanlıkların, uyuşturucudan daha tehlikeli bağımlılıklar olduğu kanısındayım. Çünkü, uyuşturucu kurtulmak isteyen için tedavi edilebilir…
Peki alışkanlıklarımızı bize zarar verdiğini bildiğimiz halde neden değiştiremeyiz?
Bu konuyla ilgili yazmak istememdeki asıl sebep, uzun yıllar süren evlilikler. İki taraf da bu evlilikten yorulmuştur aslında, heyecan yok, paylaşım yok, anlayış yok. Peki ama, bir kez yaşama şansı verilen bu hayatta neden birbirlerini ölene kadar beklerler?
Hayatımıza aldığımız kişilerle gerçekleştirdiğimiz birliktelikler zamanla alışkanlıklara dönüşüyor bu kesin ama bağımlılık haline gelmesi tehlikeli geliyor bana…
Sevgi mi, bağımlılık mı?
Aşk mı, alışkanlık mı, tutku mu?
Edindiğimiz alışkanlıklarımız var ve bu alışkanlıklar evliliğimizde de yer bulmak ister. Eşlerin bu alışkanlıkları evlilikleri olumlu ya da olumsuz etkiler. Eşlerin zihinlerinde yara oluşturacak bu durumlardan kaçınmak için, karar alırken, ortak karar alma alışkanlığı oluşturmak gerekir.
Aslında kişiler ve sevgiler olgunlaşmadan, ortak amaç ve değerler oluşmadan, psikolojik dayatmalarla yapılıyor evlilikler. Problem burada zaten.
‘’ Sevgi bir duygu değildir. Sevgi bir tutku değildir. Sevgi birisinin bir şekilde seni tamamladığının derinden anlaşılmasıdır.’’ OSHO
Alışkanlık, bağımlılık ve sevginin birbirine karıştırılmadığı bir yaşama doğru…
Değerli tiyatrocumuz Yıldız Kenter’i saygıyla anarak eşi için yazdığı şiirinle yazımızı sonlandıralım. Rahmet, minnet ve saygıyla…
Denizle tuz gibi karıştı aklım
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Kalbin avucumda yok gizli saklım.
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Dalgalara yenik düştü yüreğim,
Yelkenler perişan yerde direğim
Gelgitlere boyun eğdi yüreğim.
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Bir sevda zedeyim köhne kayıkta
Gönül anaforda can kayalıkta.
Temmuz güneşisin sen aralıkta
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Yıldız Kenter