Dergiler toplumların yaşam biçimlerini, siyasal koşullarını, gelişim   aşamalarını anlamak için gazeteler kadar önemli yayın organlarıdır.

Ülkemize matbaanın geç gelmesinden dolayı basın alanında iki yüz yıllık bir gecikme yaşanmıştır. Basın hareketlerinin çoğalmasıyla beraber dergicilik de başlamış, kültürel ve yazınsal yaşamımızda önemli bir yer almıştır.

Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de yayımlanan ilk dergiler bilimsel nitelik taşımaktadır.

Benim dergilerle tanışmam ise, çok küçük yaşlarda, 1960’larda babamın HAYAT dergilerini düzenli olarak alıp, ciltleyerek saklaması nedeniyle oldu. Önceleri resimlerine bakarak; ama önemli oldukları bilinciyle çevirdiğim sayfalarında gezinerek, babamın ‘’okumayı öğrenince okuyacak benim kızım’’ sözleriyle tanıştığım dergiler, şimdilerde kütüphanemde elimin altında durmaktadır.

Hayal dünyamın, düş evimin temelini attığına inandığım dergilerden söz etmek isterim sizlere. Babamın bize bıraktığı en değerli kalıttan... Hadi birlikte açalım sayfalarını…

Haftalık çıkan Hayat Mecmuası. Yıl: 1960. Sayı: 1 Cilt: 1

İlk sayfasını çeviriyorum.

İran şahı ve Ferah Diba’ın düğün gününü anlatan röportaj ve fotoğraflar ilişiyor gözüme.

Şimdi İran’ı düşünüyorum da nasıl bu duruma geldi diye geçiriyorum aklımdan. Bir ülke nasıl olur da kendine bu denli zarar verebilir! Laikliğin anlamını, önemini, değerini daha içten kavrıyorum.

Bu düşüncelerle çeviriyorum sayfalarını.

Kendine güvenen güçlü bir kadın dikkatimi çekiyor.

Halide Edip Adıvar’ın Milli Mücadele Hatıralarından Parçalar…

Kendisinden dinlermişçesine heyecanla okuyorum Sultanahmet Mitingi öncesi yaşananları

‘’16 Mayıs 1919 sabahında kolejdeki hocam Miss Doda bana telefon etti.

_ Sen misin Halide? Bu İzmir meselesine çok canım sıkıldı.

_ İzmir mi? Ne oldu İzmir’e

_ Yunanlılar işgal etti.

_ Ya…

Bunu der demez telefonu kapattım.

O gün yaşananlar, bir kadının vatan mücadelesi içinde kendine sorumluluk vermesi ve bu uğurda ki mücadelesi…

Şu an bende Halide Edip Adıvar’ın yanında miting alanında yerimi alıyorum.

Baş rollerini Ava Gardner ve Gregory Pek’in oynadığı Dostoyevski’nin kendi hayat hikayesinin anlatıldığı BÜYÜK GÜNAH fotoromanı da dergideki yerini almış.

Sayfanın alt köşesinde en büyük yazarların en büyük eserleri:

Cennet yolu J. STENBECK 15L.

Silahlara Veda E. Heningvey 12,5 L.

Bir başka sayfada Ara Güler’in fotoğraflarını çektiği ‘’Tanrıların Seviştiği Dağ’’ başlığını taşıyor. (Bursa Uludağ)

En eğlenceli sayfalar karikatürlerin yer aldığı sayfalar. Gülüyorum içtenlikle.

Meğer o günlerin televizyonlarıymış dergiler. Orada bile en heyecanlı yerde bir reklam çıkıyor karşımıza. Yeni çıkan romanların, sağlık köşelerinin, en güzeli de fıkraların ve karikatürlerin yer aldığı sayfalar.

Teknolojinin böylesi ilerlediği bu yüzyılda gerçekten ellerimin arasında tuttuğum, parmaklarımı üzerinde gezindirdiğim dergiler mutlaka basılmalı.

İnternet ortamında yayıncılık kaçınılmaz, zaman bizlere bunu gösteriyor biliyorum. Ama ben istiyorum ki dergiler ve kitaplar en yakın dostlarımız olmalı. Dokunmalıyız onlara, koklamalıyız kağıdın mis gibi kokusunu. Göğsümüze dayamalıyız okuyup bitirdiğimiz dostumuzu.

Sadece magazin dergileri değil elbette. Ben edebiyat ve sanat dergilerini de her zaman önemli ve değerli bulurum. Olabildiğince izlemeye çalışırım onları. Hele şiirlerimin ve yazılarımın yer aldığı dergiler daha bir gönendirir beni, onurlandırır.

Son zamanlarda aktüel dergilerin tekrar hayat bulduğu ve onca zorluğa aldırmadan dergiciliğin canlı tutulmaya çalışıldığını görmek çok sevindirici.

Tarihi dokusuyla, doğallığıyla özgürlükler şehri İzmir’de yeni dergilerin bu zor günlerde bizlere dostlukla ulaştığını görmek, sunulan değerin ayrımına varmak gerekir.

Her derginin kendine özgü dokusu, görüntüsü, kokusu, rengi, sesi, anlatıları vardır.

O zaman bizlere düşen görev, emek verilmiş dergilerimize sahip çıkmak…

.