Değerli okuyucularım bugünkü köşe yazımızda üslubumuzu biraz daha sertleştirerek Bayraklı CHP ilçe başkanlığı seçimine yönelik adaylar için yapılan kirli oyunları, çirkin tezgahları hiç kimseyi özellikle kast etmeden yazacağım. Ben bildiğim doğruları kimseye eyvallah demeden yazmak zorundayım.
Bayraklı CHP delege seçimlerinden sonra ilçe başkanlığı için çok çeşitli isimlere rastladık. Bu da son derece doğal. Aday olmak herkesin demokratik hakkıdır. Kimse bu hakkı engelleyemez. Benim vazgeçilmez görüşüm kim, kimler, hangi güç işaret buyurursa buyursun asıl belirleyici örgüttür. Örgüte dayanmayan her yapı duvara toslar. CHP örgütü AKP gibi yukarıdan gelen emir komuta zinciriyle hareket etmez. Etmesini de hiç kimse beklemesin. CHP’de biat kültürü yoktur. Hiç kimse delegelerin özgür iradesine ipotek koyamaz. Benim şu kadar delegem var diyen şarlatanlar her dönem ortaya çıkar. Gereken dersi de alır. Ben Bayraklı’yı değerlendirirken özellikle ağabey formülünü, Serdar başkanın sözlerinin güven vermeyişini ve Rıfat Nalbantoğlu ekibinin olaya bakışının adaylar üzerinde nasıl etkileri olduğunu sizlere anlatmaya çalışacağım.
Ağabey formülüyle ortaya çıkarılan sayın Selçuk Ayhan benim çok yakın dostum ve kardeşimdir. Birbirimize olan sevgi ve saygımızı herkes bilir. 2 dönem CHP’de il başkanlığı yapan 1 dönem milletvekilliği olan sayın Ayhan’a ilçe başkanlığı teklif etmek, hele hele tabandan şu kadar baskı var aday ol goygoylarının ardında başka ince hesaplar yatmaktadır. Selçuk başkana attan in eşeğe bin diyenler siz Selçuk başkanı gerçekten seviyorsanız il başkanlığına layık görün. Sosyal medyada Selçuk başkan için ağır eleştiriler hatta maalesef ölçüyü kaçıran yayınlar yapılmaktadır. Bunlar tesadüf müdür? Selçuk başkanın sayın Cevat Durak’a ne kadar yakın olduğu bilinir. Biz kamuoyunda yaptığımız araştırmalarda şunlarla karşılaşıyoruz. Düne kadar sayın Cevat Durak’ın Bayraklı belediye başkan adayı olmaması için her türlü mücadeleyi veren, aday olmayınca zil takıp oynayanlar şimdi de Selçuk başkanın aday olmasını sağlamak isteyenlere şu ağır cevabı veriyorlar. İkinci bir Cevat Durak krizi mi geliyor? Bakın arkadaşlar. Selçuk başkan bu ağır eleştirileri hiç hak etmiyor. Kendisi çok onurlu, siyaseti çok iyi bilen, deneyimli bir kanaat önderimizdir. Bugün Selçuk başkanın adını sakız gibi çiğnerler yarın eh ne yapalım bu formül tutmadı deyip Selçuk başkanı ortada bırakacaklardır. Bu konunun daha ayrıntılı kaleme almak isterdim ama Selçuk başkanı bu yola itenler gerçekten delegeler mi, delege ağası geçinenler mi yoksa verdiği sözü tutamayan sayın Serdar Sandal da bu işin içinde midir? Dün Pınar Susmuş’a verdiği sözün ardında duramayan sayın başkan Sandal, Selçuk başkana vereceği sözün arkasında durabilir mi? Geçin bunları…
Benim, seçildiğinden bugüne kadar sürekli desteklediğim, hakkında hiçbir olumsuz yazı yazmadığım belediye başkanımız sayın Serdar Sandal’a dost acı söyler misali bazı eleştirileri yapacağım. Sayın başkan önce şunu bilmelidir ki Bayraklı’ya bakışı belli bir gözlük ve belli bir çerçeve içindedir. Önce o gözlüğün değişmesi lazım. Kendisine maalesef ekip adı altında çok yanlış bilgiler veriliyor. Serdar başkan herkesi dinler ama hep kendi bildiğini yapar. Bu moddan kurtulmalı. Manavkuyu seçimlerinde kendisine her türlü ikaz yapılmasına rağmen ekibinin yanlış bilgileriyle duvara tosladı. Yine sayın başkanın bir açmazı da ağabeyim dediği o kim, ben kimim biz bir bütünüz diye tanımladığı sayın Rıfat Nalbantoğlu’dur. Serdar bey her ne kadar sayın Nalbantoğlu’yla bir bütün olduğunu söylese de maalesef bir açmazın içindedir. Bir tarafta ilçe başkanı Cemalettin Alper bir tarafta sayın Rıfat Nalbantoğlu. Öyle söylendiği gibi sayın Nalbantoğlu’yla tam bir uyum içinde değildir. Birlikte yol yürüdüğü ilçe başkanı sayın Cemalettin Alper, Tuncay Özkan grubunun önde gelenlerindendir. Rıfat bey ise sayın Tunç Soyer’in siyasi ayağının en tepesindeki isimdir. Sayın Cemalettin Alper’in Rıfat Nalbantoğlu için bir tv programında yaptığı ağır eleştiriler Nalbantoğlu ekibinin hafızasında değil midir? Ee Serdar başkan hem Rıfat beyle bir bütünüz diyorsunuz hem de en yakınınızdaki ilçe başkanınız Sayın Nalbantoğlu’na en ağır eleştirileri yöneltiyorsunuz. Şimdi siz hangi taraftasınız? Serdar başkanı eleştirmeye devam edelim. Sayın başkan seçildiniz. Sizi onurumuz olarak kabul ettik, hep destekledik. Belediye başkanlarının sözü güvenilir olmalıdır. Verdiğiniz sözü tutmalısınız. Eğer birilerine söz verip de ardında duramıyorsanız güvenilirliği kaybedersiniz. Sayın Pınar Susmuş’u Manavkuyu seçimlerinin ardından belediyeye apar topar davet edip, aday ol diye kendisini ikna etmeye çalışıp ardındayım diyorsunuz şimdi de malum sebeplerden dolayı ağabey formülü arıyorsunuz. Bence olayın perde arkası şu. Sayın Susmuş sizin davetiniz üzerine belediyeye gittiğinde size 3 tane kırmızı çizgisini belirti. 1- Sayın Cemalettin Alper’in olduğu hiçbir yapıda olmam. 2- Tunç beyle yol yürüyorum. Tunç beyin siyasi kanadını temsil eden Rıfat beyin onayı olmadan bunu kabul etmem. 3- En önemlisi örgüttür. Örgütün kabulü olmadan yola çıkmam. Kamuoyunda bilinçli olarak sayın Susmuş’u, Serdar Sandal’ın adayı olarak lanse edip onu yıpratmak için belli odaklar elinden geleni yaptı. Burada amaç sayın Cemalettin Alper’e bir yer bulmak, onu kırmamak yani her iki tarafa da yeşil ışık yakmak. Sayın başkan bu formülü rahmetli İnönü ve Deniz Baykal çekişmesinde merhum Aydın Gürkan denemişti. Bir ayağı Deniz’de bir ayağı İnönü’de. Ne oldu? Tutmadı. Benden hatırlatması. Söz ağızdan çıkıncaya kadar sizin esiriniz ağızdan çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz. Sözlerinizin ardında duramadığınız sürece güvenilirliğinizi kamuoyunda yitirirsiniz.
Sayın Rıfat Nalbantoğlu’na gelince. Çok deneyimli kurt bir siyasetçi. Gaza gelmez. Bir de Tunç beyin siyasi ekibinin başında olduğuna göre sorumlulukları hayli fazladır. Tunç beyin siyasi ekibinde elbette başka kişiler de vardır ama ben onlara girmeden bu işin lokomotifi olarak sayın Nalbantoğlu’nu kabul ediyorum ve onun üzerinden değerlendirme yapmak istiyorum. Evet, sayın başkanım Nalbantoğlu, Karşıyaka’da beyaz listeye çalışan belediye başkanımız sayın Tunç Soyer için ‘masonlara burayı terk etmeyiz’ diyenler elbette size de gelip ben Bayraklı’da delege ağasıyım der. Size onlarca kişi geliyor. Sanırım bu şaşkınları dikkate almazsınız. Siz Bayraklı’nın MR’ını çeker, kimler örgüte dayanıyor görürsünüz ve bunun takdirini yaparsınız. Sokakta, ben Nalbantoğlu’nun onayını aldım diyen o kadar şaşkın var ki. Oysa benim bildiğim sayın Nalbantoğlu diplomatça konuşur, gelişigüzel laf etmez. İşaretini diplomatik olarak veriri. Kendisiyle her görüşen maşallah adaylığı garantileyip geliyor. Bu saçmalıklara ben sayın başkanın gerekli cevabı vereceğine inanıyorum. Sayın başkanım örgütün MR’ını çeker. Basına yanlış bilgiler vererek haber yaptıranları da iyi bilir. Kimlerin liste pazarlığı yapmak için aday olduğunu da bilir. Kendisine bu konuda güvenimiz tamdır. Yanındaki ekip arkadaşlarını dışlamadan şunu söylüyorum. Bence Bayraklı’da Tunç beyin siyasi kanadının başında sayın Nalbantoğlu vardır. Belirleyici de o olacaktır. Hiç kimse hiçbir güç sakın belediye başkanımız sayın Tunç Soyer’i bu işe alet etmesin. Sayın başkanımız günde dört saat uykuyla gece gündüz çalışmaktadır. Asla ve asla siyasete müdahil olmamaktadır. Bir dönem önceki belediye başkanımızın uyguladığı politikayla sayın başkanı karıştırmayın. Başkan, İzmir’e nasıl hizmet ederim sevdasındadır.
Sayın Pınar Susmuş için belli kişiler ve kurumlar için yapılan geçmişte DSP’ye çalıştı iddiaları hayli gülünç. DSP’nin kucağında yatanlar bu iddialarda bulunuyorsa hani meşhur bir söz vardır. Dinime küfreden Müslüman olsa bari. Kimlerin DSP’ye çalıştığını merak ediyorsanız bir önceki belediye başkanlığı seçiminde Hüseyin Aslan’ın kapısında yatanları, kahvaltısında bulunurken imza atanları isterseniz videosunu yayınlayayım. Ya da Konak’ta DSP için kendisini parçalayanları şu anda Bayraklı’da önemli siyasetçilerden birine takım elbise alanı da yazayım mı? Sayın Pınar Susmuş’a bu çamuru atmak isteyenler varsa başkan da bu iddialara inanıyorsa en yakınındaki kimler geçmişte DSP’ye çalışmıştı? İsterseniz birkaç isim yazarım ama unutmayın ki DSP de sol bir partidir. Bu iddialar sayın Songül Gök için de dile getirildi. Sayın Gök ve sayın Susmuş’un partililiği asla tartışılamaz. Bu arkadaşlarımızın geçmişte birilerine göre stratejik hataları varsa gayet doğal da şunun da bilinmesini isterim. Belediye başkan adaylığını alamadıktan sonra sayın Songül Gök’e ve sayın Pınar Susmuş’a AKP destekli şu 10 milyon lirayı seçim masrafı yap yeter ki aday ol teklifleri geldiğinde bu 2 kardeşimiz de elinin tersiyle itmişler ve gereken cevabı vermişlerdir. Bu iddiaları atan şaşkınlara değil 10 milyon 1 milyon verselerdi onların önünde perende atarlardı. İnsanlar için her türlü siyaseti yapın ama çamur atmayın. Hiçbir adayımız büyükşehir belediye başkanımız Tunç Soyer’in karşısında olmaz ve olamaz. Hangi aday Tunç başkanın karşısında olur? Elbette Tuncay Özkan ekibiyle yola çıkanlar Tunç başkanı hazmedemezler nokta.
Dün akşam Bayraklı belediye spor kulübünün düzenlediği yemekte ben de vardım. Titri yüksek olanlarla aynı masadaydım. Bu 12 kişilik masada bir kişi bu haksızlıkları görünce aynen şunu söyledi; HANİ FİLMLERDE ADI GEÇEN; BEN TATAR RAMAZAN’IM BU OYUNU BOZARIM cümlesini yüreklice söylerken masadaki bazı arkadaşlar biraz garipsedi ama o yürekli cümleyi kuran kişi alkolün etkisiyle değil içinden gelerek söyledi. O cümleyi kuran kişi şu anda da aynı sözün sonuna kadar ardında. Hala şunu diyor ki bilinen güç güç değildir. Bilinmeyenlere dikkat edin. Bu kim mi? Mesela …!
Sonuç olarak toparlarsak inşallah aklıselim galip gelir. Yüksek egolardan vazgeçilir. Güvenilirliğin kaybedildiğinde bir daha kolay kolay kazanılamayacağının farkına varılır. Öncelikle örgütün onayını alan bir kardeşimiz aday olur. Önüne engel konmaz. Engel koymaya kalkanlar ikinci bir fatura çıkarsa altından kalkamaz. Dün siyaseten karşı olduğunuz sayın Gök Manavkuyu’da sarı listeyle bir başkaldırışı başarmışsa ve buna siz Manavkuyu kazası derseniz vallahi ikinci bir kaza faciaya dönüşür. Erk sahibi olmak ilçe başkanı tayin etme hakkına sahip değildir. Erk sahibi olanlar elbette taraf olacaklardır ama örgütün taleplerini dikkate almazsanız, size getirilen yanlış bilgilere değer verirseniz dün sizi yanıltanlar bugün sizi yine yanıltma peşindeler. Hiç kimseyi incitmeden şunu söyleyeyim. Herhangi bir kişiyi özel olarak kastetmeden bütün ekip başları için diyorum ki kargayla yola çıkarsanız çöplüğe, bülbülle yola çıkarsanız gül bahçesine gidersiniz.
Son olarak; kavgasız, gürültüsüz, barış içinde, el ele bir seçim için haydi hep beraber kırgınlıklarımızı ve kızgınlıklarımızı sokağa atarak şölen havasında bir seçim yaşayalım. Sanırım biraz fazla hayalciyim ama neden olmasın. Her şeyin bir ilki vardır.
Haklıdan değil de güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe döner sonunda fırıldak olurlar.(Büyük üstad Uğur Mumcu'yu rahmetle anıyorum)
HOŞÇAKALIN, SEVGİYLE KALIN…