Siyaseten de yanan bir Beyrut.. İktidar istifa etti. Eskiler "Ba'de harab'ül Basra" derdi. Ne Bağdat kaldı ne Basra... kirli savaşlara sadece canlar ve binalar kurban gitmiyor. Tarih gidiyor.. Hafızalar yok oluyor. Yine de bu acımasız çatışmaların mağdurları ayağa kalkmıyor; itiraz etmiyor.. birleşmiyor. Onlar kendileriyle savaşta. Hele Ortadoğu ise mevzu bahis olan, "savaşa bahane çok!"
1960’lardan 1975 Lübnan iç savaşına kadar Beyrut, “Ortadoğunun Paris’i” olarak adlandırılmaktaydı. Bu iç savaşta 150 bin kişi öldü. Şimdilerde İsrail yayılmacılığından kaçan 1,5 milyon Filistin'li mültecinin sığındığı bir ülke. Bir ara Suriye, kendi vilayeti imiş gibi Lübnan’a yerleşti(?) 30 bin kadar asker koydu. “İşgal ederek” destek verdi. Ancak 2005'te Suriye Lübnan’dan çekildi.. Lübnan şimdi yalnız.
Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin başı çektiği Arap dünyasının kalabalığına karışmadı. İsrail karşısında adeta yalnızlaştırıldı.
Lübnan’ın Deniz kullanım alanları (Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ile İsrail’in MEB'i 9 kilometrelik bir alanda çakışmaktadır. Bu da İsrail ile ciddi bir problem. Aslında ekonomik olarak zorda olan ve Doğu Akdeniz'de doğalgaz ihracatçısı potansiyeline sahip bir ülke olan Lübnan, enerji sayesinde ekonomik olarak rahatlamak istemektedir. Böylece ülkede istikrarlı ve güvenilir bir yönetim oluşması mümkün olacaktır.
Lübnan’ın ihracatı 4 milyar dolar, ithalatı ise 20 milyar dolardır. Bunun anlamı sürekli açık ve borçlanmadır. Üstelik en basit ürünler için dahi ithalata bağımlılık demektir. Bu ülkede hakikaten fakirlik olur. Ne zaman ki etrafındaki doğal gaz kaynaklarını işletirse, o zaman ülkeye refah gelir.
Mevcut 100 milyar dolarlık borcu ile ciddi ekonomik sıkıntılar içerisindedir. Öyle ki milli gelirine oranla, dünyanın en borçlu ülkelerinden birisi durumundadır.
Hali hazırda Beyrut Limanındaki patlama ile 300 bin bina zarar görmüş görünüyor. Bunların yeniden yapım ve restorasyonu ile Liman için 3 milyar dolar bir kaynak gerekmektedir. Ancak daha önemli sorun Beyrut limanının ülkeye mal giriş limanı olmasıdır. Özellikle gıda girişi sağlanamazsa "yokluklar," kavga sebebi olacaktır. Çünkü mevcut silolar da ciddi hasar görmüş durumdadır. Bunun da sonu gıda krizine dönüşebilir. Bugün Lübnan’daki eylemlerin de sebebi budur. Türkiye'nin bu konuda Mersin ve KKTC limanları ile vereceği destek son derece yerinde bir açıklamadır.
Abd eski Dışişleri Bakanlarından H. Kissinger'in ”Petrol ile iktidarları, Para ile devletleri, Gıda ile halkı kontrol edersiniz." sözü ne yazık ki pek çok acı tecrübe ile gerçekliğini göstermiştir. Gıda sorununa acil çözümler üretilmelidir.
İsrail’in doğalgaz planı, kaynakları kendisinin kullanması üzerinedir. Çıkardıktan sonra denizden, Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya gazı taşımak istemektedir.
Lübnan'ın yaklaşık 22 bin kilometrekarelik deniz sahasındaki doğal gaz rezervinin 96 trilyon metreküp, petrol rezervinin ise yıllık 865 milyon varil olduğu hesaplanmaktadır. İsrail'in hedefi tek başına bu kaynağı işletmek istemektedir. İsrail tarafı "Lübnan'ın petrol ve doğalgaz arayacağı sahiller İsrail'indir" mesajını tekrarlamaktadır.
Lübnan aynı Libya ile yapılan gibi Türkiye ile anlaşma yaparak İsrail'in oyununu bozmak istedi. Görüşmeler olumlu giderken bu patlama yaşandı. Bu Türkiye için ve elbette Lübnan için de büyük bir adımdı. Lübnan arama tarama faaliyetlerine başlayınca İsrail bundan dolayı endişelerini bildirdi. Patlamadan dolayı İsrail'in muhtemel şüpheli olması da bu yüzden kaçınılmaz.
Türkiye ile varılan anlaşmanın önünün kesilmesi Lübnan’a yaramaz. Sonuçta ülkeyi istikrarsızlaştırılmak ve zenginlik kaynaklarına el konulmak istenmektedir. Kudüs’ü başkant yapan, Golan için harekete geçen ve her gün yeni yerleşim yerleri açan İsrail’in “Bu gerilimi tırmandırmak işine gelmeyecektir.”
Nitekim İsrail'de başkent Tel Aviv'deki belediye binası, Beyrut Limanı'nda meydana gelen ve çok sayıda kişinin ölümüne yol açan patlamanın ertesi günü Lübnan bayrağıyla aydınlatıldı. Görenlerin büyük şaşkınlık yaşadığı olayda Belediye Başkanı Ron Huldai, Rabin Meydanı'nda bulunan belediye binasının Lübnan bayrağıyla aydınlatılmış fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaştı. Huldai, "İnsanlık her tür çatışmadan üstündür. Kalbimiz, büyük bir felaket yaşayan Lübnan halkıyla beraberdir." diyerek gerilim yanlısı olmayan bir tavır sergiledi.
Türkiye ise Ortadoğu’da her sorunun ortasında buluyor kendini. Her soruna koşamaz , ancak yalnız da bırakamaz. Petrol ve doğal gaz için hiçbir şeye acımayan bir ulus üstü çete ile karşı karşıyayız. Bu çatışmalar bizim karşı kıyılarımızdadır. Karşımızdaki ateşin, bizim kıyılarımıza sıçramayacağının bir garantisi yoktur.