Değerli okurlarım bugünkü köşe yazımda Bornova CHP ilçe başkanlığı seçiminde neler olması bekleniyor sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. Şu anda Bornova’da sayın Selma Nalbantoğlu, sayın Gürol Türkmentepe ve sayın Ertürk Çapın’ın adaylığı netleşti. Gözüken o ki Bornova’da 3 adayla seçim yarışının başlayacağı ama benim hep ihtiyatlı yaklaşımım olmuştur. Bu yarış ikili adaya dönüşebilir.
Şu unutulmamalıdır ki biz Ege Ajans olarak objektif olmak zorundayız. Kimsenin bir adım öne çıkması ya da bir adım geride kalması için asla yorum yapmayız. Ben yıllarca Çamdibi’nde oturmuş, Bornova siyasetinin her adımını koklamış biri olarak bir yanılgıya düşmemek için ince eleyip sık dokuyarak adayların analizini yaptım. Bu konuda sahadaki elemanlarımız ve parti içindeki hemen her görüşten dostlarımızla yani en az 30 kişiyle birebir görüşme yaptım. Şimdi size bazı bilgiler vereyim.
Bundan 3-5 gün önce diye tabir edeyim, Dramalılar Köşkü’nde bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya milletvekilimiz Mahir Polat, Gürol Türkmentepe ile katıldı. Belediye başkanımız Mustafa İduğ ve Ertürk Çapın da bu toplantıda idi. Amaç, Ertürk Çapın’ın adaylıktan çekilmesi, Gürol Türkmentepe adına feragat etmesiydi. Sayın Ertürk Çapın ve Gürol Türkmentepe arasında karşılıklı görüş alışverişinde uzlaşma sağlanamadı. Ertürk Çapın’ın arkasında belediyenin ve bazı bürokratların olduğu (bu bürokrat arkadaşların yıpranmaması için ismini yazmıyorum), Gürol Türkmentepe’nin arkasında da vekil Mahir Polat’ın olduğunu cümle alem bilir. Orada uzlaşma sağlanamadı. Sayın vekilimiz Mahir Polat dışarı çıktıktan sonra gecenin bir vaktinde il başkanı Deniz Yücel ile Dramalılar Köşkü’ne geldi. Sayın il başkanı Deniz Yücel “Ben Bornova siyasetine müdahil olmam. Kim çıkarsa onunla çalışırım” diyerek görüşünü belirtti. Amaaaaa. Sayın il başkanı Deniz Yücel belediye başkanımız Mustafa İduğ’u arayıp bir ismi kast ederek (ismi biliyorum, yıpranmasın diye yazmam), “Ondan ilçe başkanı olmaz” diyerek sayın başkan Mustafa İduğ’a görüşünü belirtti. Daha fazlasını yazıp ortalığı karıştırmayayım. Sonuçta belediyenin desteklediği diye tabir edilen(özünde çok ciddiye alınacak bir durum yok) Ertürk Çapın ile Gürol Türkmentepe arasında uzlaşma mümkün olmamıştır.
Bizim yaptığımız analizlerle Çamdibi bölgesinde Selma Nalbantoğlu’nun ağırlıklı olduğu. Bu yanlış anlaşılmasın, Gürol Türkmentepe hiç yok anlamında değildir. Bornova’nın belli kesimlerinde ise blok halinde Gürol Türkmentepe’nin ağırlığı gözüküyor. Sayın Ertürk Çapın’ın da 50-60 delege tarafından destekleneceği izlenimini aldık. Sayın Çapın adaylıkta ısrar eder mi? Şayet etmezse uzlaşamadığı Gürol Türkmentepe’nin yapısını mı destekler yoksa Selma Nalbantoğlu’nun yapısına mı destek verir? Şimdilik bu konuyu biraz akışına bırakalım. Ama gördüğümüz bir gerçek var ki Ertürk Çapın’ın adaylığını sürdürmesi halinde Gürol Türkmentepe’ye destek veren yapıdan oy alacağı kanısındayız.
Bütün bunlar olurken milletvekilimiz sayın Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır çok önemli bir çıkış yaparak “Ben örgüte müdahale etmem. Kimsenin yanında ya da karşısında değilim bütün adaylar benim” diyerek çok ciddi ve siyasetçilerden uzun zamandır duymadığımız vakur bir duruş sergilemiştir. Yine ilçe başkanımız Asım Güven “Ben bu süreçte aday olmayacağım. Bütün adaylara eşit mesafede olacağım” diyerek gerçekten takdir ettiğim son derece olumlu bir duruş sergiliyor. Ehh bir ilçe başkanına da bu yakışır.
Sayın Hayati Öztürk ve Pınar Uslu isimleri adaylık için bir süre ortaya atılsa da adaylıkları bence söz konusu değildir. Taraf tutma anlamında söylemiyorum. Ben hep kadın adaylardan yana oldum. Sakın ha cümlem yanlış anlaşılmasın. Bayraklı’da da bunun gereğini yaptık. Gönül isterdi ki sayın Pınar Uslu’da aday olsaydı ama siyaset… CHP’de klasik bir hastalık vardır; ’Ben varsam CHP var, ben yoksam CHP yok, ben belediyede görevliysem belediye iyi çalışır’ diyen hastalıklı düşünceler her yerde olduğu gibi Bornova’da da kol geziyor. Özellikle bunu niçin yazdım biliyor musunuz? Hani Aziz Nesin’in deyimiyle o kadar çok siyasi zübük var ki kendilerini delege ağası olarak görüyorlar. Benim 30 oyum var, 40 oyum var diye ortada gezen bu zavallı insanlara diyorum ki; hiç kimsenin oyu kimsenin cebinde değildir. Delege ağası geçinen soytarılara Bornova’da da bir şamar vurmak gerekir. Hele hele Tunç başkanın adını kullanarak ‘ben yakınıyım, siyasi kadrosuyum’ diyen şarlatanlara diyorum ki. Ben Tunç başkanın basın kanadıyım ama sizlerle henüz tanışamadık. Tanışalım da bizleri de bir şereflendirin. Sizler de nereden çıktınız? Bırakın bu şarlatanlıkları. Her delege kendi özgür iradesiyle kendi oyunu kullanacaktır.
Seçim senaryolarına dönersek bazı mahallelerde çatlamalar olduğu, hiç umulmadık fireler verileceği gözüküyor. Ama aday adaylarımıza sorarsak maşallah herkes blok halinde delegelere hakim. Oysa öyle bir durum yok. Kale gözüken yerlerde bazı çatlamaların olduğu, bunları isim olarak da biliyoruz. Bizden kopma olmaz diyenleri çok gördük. Siyaset matematik değil ki. Matematikte elmayla armut toplanmaz da siyasette fasulyeyle kabak bile yan yana gelir. İkinci yazımda daha çok netleştireceğim. Ayrılmaz parça olarak görünenlerin ani bir U dönüşü yaparak şimdilik karşısında gözüktükleri yapı ile uzlaşabileceklerini söyleyebilirim. Öyle bir çatırdama olacak ki yine ben haklı çıkacağım. İlimden bilimden yanayım. Acaba bir falcı dükkanı mı açsam diyeceğim de sabahları sanırım üstüm açık kalıyor. Böyle olur olmaz rüyalar görüyorum. Ee ne yapalım bu da benim abdal tarafım. Gördüğüm rüyalar nedense hep çıkıyor. Bornova’da olmazlar olacak, bazı yapılar gücün, erkin karşısında maalesef taviz verecek. Bu sözüm sadece delegeler için değil apoletliler için de geçerlidir. Siyasette yön değiştirme maalesef gelenek haline geldi. Bunların temelinde ise iş, aş ve listelerde yer alma savaşıdır. Listede adını görmeyenler, kendilerine rol biçenler çok ani bir dönüşle ‘vay siz beni yazmaz mısınız’ diyerek karşı tarafa giderler. Keşke elimizde bir güç olsa da bazılarına omurga monte edebilsek. Kızmayın ama omurgasızlar bu seçimde dengeleri yine alt üst ederler. Siyasetin doğası bu olsa gerek.
Gelin bu siyasi mücadeleyi bazılarınca anlamsız gelecek bir anekdotla noktalayayım. Rahmetli Süleyman Demirel’e ana avrat küfreden birisi gözaltına alınır. Rahmetli Demirel’e bunu bildirdiklerinde der ki ‘Derhal serbest bıraksınlar, şikayetçi değilim.’ Efendim ne yapıyorsunuz diyenlere döner; ‘Kim bilir bu insanın neresine bastık, ne kötülük ettik ki bana küfretti. Durduk yere mi anamıza küfür etti? Bizim hiç hatamız yok mu?’ der. Bunu niye anlattım? Apoleti takmak kolay da onu taşımak zor.
Ege Ajans’ın bütün siyasi yapılara kapısı açıktır. Biz ajans olarak taraf değiliz. Taraf olan sadece benim kişiliğimdir. Ajansımız tarafsızdır.
HOŞÇAKALIN, SEVGİYLE KALIN