Telefon çaldı. Telefondaki ses, “Gamze Hanım merhaba yazınızı aldım, ama içeriğindeki argo ve bazı kelimelerden dolayı yayınlayamıyorum”

Verdiğim cevabı haklı buluyor ama yapacak bir şey yok, toplum, baskı şudur budur diyor kibarca…

Bunun üzerine başka bir yazı yolluyorum…

Ama sinirlendim.

Hayır yazı işlerine değil, telefondaki sese değildi sinirim.

Toplumsal acizliğimize sinirim, edep ve adabın saptırılmasına, bu kadar çok dinden konuşup dini alet ederek her bir ahlaksızlığı yapan, yaptıran, göz yuman topluma, sana bana ona sinirim…

Totaliter toplumlarda her şeyi yap ama gizli yap!

İnsanların organ isimleri var herkeste var ama adını söyleme.

Hatalar insanlar içindir, ama kralların ve kralcıların hatalarını söyleme.

Konuşurken argo olur ama yazarken söyleme!

Ayıp kime göre, neye göre, kim yapınca ayıp.

Kim söyleyince hoş görü, kim söyleyince hain!

Tabii ya, oyunun kuralı çifte standart.

Sonra koy kafanı yastığa gece uyu rahat rahat!

Aklımca bir çözüm buldum yazmak!

On üç yaşımdan beri sansürsüz, özgür yazıyorum ..

Ama yayınlayamıyorum, yayınlayamıyorlar…

Kimseye hakaret etmem, saygılı ve hakkaniyetliyim.

Ama yok toplum ne der, yok o kelime sert olmuş bla bla…

Toplum kim, toplumu kim oluşturuyor?

İnsanlar! Toplanıp toplumu oluşturuyorlar… Teker teker birleşip karar veriyorlar.

Sessizce … Ayıba, günaha, sessizliğe, sabuna suya dokunmadan terbiyeli terbiyeli duruyorlar…

Duruyorlar yaşadım sanıyorlar…

Dindar olunca ahlaksızlığı hoş görüyorlar…

Pohpohlamayı gazetecilik sanıyorlar…

Özgürlüğü, açık sözlülüğü ahlaksızlık olarak görüyorlar…

Tartışmasız…

Kahkahasız…

Argosuz…

Umarsız…

Mutsuz…

Hoşgörüsüz…

Yaratmadan, tartışmadan, yazmadan,

Düşüncesiz, karanlığa bakıyorlar…