Buket Işıkdoğan Köse’nin Söyleşisi

   

 Orhan Üstündağ’ın   Altay ‘la özdeşleşmiş bir isim olduğunu, kariyerinin büyük bir bölümünde Altay’da oynadığını ve uzun süre kaptanlık yapmış olduğunu hepimiz biliyoruz.

Altay’la özdeşleşmiş bu değerli spor insanının gerek yaşam şekliyle gerekse dürüstlüğü ve örnek davranışlarıyla topluma kattığı değerler asla göz ardı edilemez.

       Orhan Üstündağ ile futbol hayatında biriktirdiği anılarını, kırgınlıklarını ve pişmanlıklarını konuştuk…

Keyifli okumalar.

      Orhan Üstündağ kimdir?

  

     01/02/1967 yılında Kastamonu Çatalzeytin ilçesinin Kuzsökü köyünde doğdum.

Babamın Karabük Demir Çelik Fabrikasın ‘da işçi olarak çalışmasından dolayı on beş günlük iken   Karabük’e yerleştik. Anlayacağınız   hem işçi hem de köylü çocuğuyum…

Yokluk içinde ama mutlu bir çocukluk geçirdim.

    Futbola merakın ne zaman başladı?

    Babamın futbol merakı bana da bulaştı. Kendimi bildim bileli tek dileğim vardı o da futbolcu olmaktı. Hatta orta okul 1. Sınıfta sosyal bilgiler öğretmenimin ‘’ büyüyünce ne olacaksın ‘’

Sorusuna ‘’futbolcu’’ dediğim için azar işitmiştim J

    Öğrenim hayatını Karabük’ te mi tamamladın?

     İlk, orta, lise öğrenimimi Karabük’te tamamladım. Üniversiteyi kazanmama rağmen (Trakya Üniversitesi İşletme Fakültesi) futbolu tercih ettiğim için, kaydımı yaptırmama rağmen gitmedim.

    Futbol yaşamına ne zaman girdi?

    1983 yılında lise 1. Sınıftayken Karabük spor alt yapı seçmelerine girdim ve futbol hayatım da başlamış oldu.

    İlk profesyonel maçına ne zaman çıktın?

   İlk profesyonel maçıma 17 yaşımda amatör olarak (o zamanlar alt yapıda iki tane amatör futbolcu oynaya biliyordu) İzmir ‘de Karşıyaka maçında oynayarak adım attım.

    İlk maçımın İzmir’de olması da kaderimizin İzmir’de çizildiğinin bir göstergesiydi belki de …

    1985 yılında ilk profesyonel imzamı Karabük spor da attım. Dört yıl oynadıktan sonra 1989 yılında önce Sarıyer Spor Kulübü ile sözleşme imzaladım. Fakat Altay başkanı Tuğrul Koparan’ n Karabük ten evli olması dolayısı ile, Karabüklü dostlarımın da beni önermesiyle İzmir’e geldim. Mahkeme kararıyla Altay’la sözleşme imzaladım. İyi ki de yapmışım. Çünkü ben İzmir’i, İzmir’de beni çok sevdi.

   Altay’da oynadığın dönemde büyük takımların dikkatini de çekmiş olmalısın

   Altay’da oynadığım ilk yılda transfer teklifleri almaya başladım. O zamanlar sözleşmeler

İki yıllık olduğu için, kulübün müsaadesi olmadan transfer olmamız imkansızdı.biz de zaten İzmir’den memnunduk. Lise yıllığımda ‘’ en büyük hayali futbolcu olmak ve FB’ de futbol oynamak ‘’ diye yazar.

     Hayallerimin teklifi 1993 yılının haziran ayında FB.’ den gelmişti. Para bile konuşmadan imza atarım düşüncesiyle evden çıkmama rağmen, üç saatlik görüşmeden dört yıl oynadığım kulübümün yöneticileriyle konuşmadan imza atmak bana yakışmaz diyerek (kulübümle konuşmama gerek yoktu. Çünkü sözleşmem bitmişti. Ama dedim ya, gördüğümüz terbiye, aldığımız ahlak benim için paradan da değerliydi) kulübümde kaldım. Ondan sonra gitmeyi düşünmeden 12 yıl oynadığım (8 yılı kaptan olarak) kulübümden, iki yıl daha oynayıp bırakmayı düşünürken 2001 _2002 sezonunda şimdi saygın iş adamlarından olan başkanla, takımımın haklarını savunduğum için tartıştık ve takımımın iyiliği için kendimi feda ederek ayrıldım.

         Gülümseten futbol anılarınla devam etmek isterim. Hakemlerle mutlaka çok özel anıların vardır. Bizlerle paylaşır mısın?

      On dokuz yıllık futbol hayatımda renkli, esprili takım arkadaşlarım da oldu, rakip takım futbolcularıyla tatlı anılarımızda. Buna ilaveten kafa dengi, şakacı hakemlerimiz de eskiden asker kökenli hakemlerimiz olduğu için, sert ve disiplinli hakemlerimiz de oldu.

     Mesela; İhsan Türe diye bir hakemimiz vardı. Mükemmel, ince, zarif ve nazik bir beyefendiydi. Mevki icabı biraz tatlı sert oynadığım için bir Beşiktaş maçında, Feyyaza biraz faullü hareket yapınca, feyyaz da biraz abartınca ihsan hoca bombayı, espriyi patlattı. İnce ve kibar bir sesle

_ feyyaz bey, feyyaz bey kalk evladım kamyon çarpmadı Orhan okşadı

Dediğin de Feyyaz da ben de kendimizi zor tuttuk.

      Yine İnönü Stadında en esprili futbolculardan ve çok sevdiğim Beşiktaşlı Metin Tekinle bir anımı anlatayım.

      Yanılmıyorsam 1996 yılında İnönü Stadında Beşiktaş’la oynuyoruz. Metine göre faul kokan bir pozisyonun devamında golü attık. Hakem de Özcan Oal idi.  Tabi ki Beşiktaş’ın santra yapması gerekirken, santra da Metin santrayı yapmıyor. Hakem

_ hadi Metin evladım başlasana

Metin de

_ sahana geçte başlayım

Deyince biz gülmekten koptuk. (yani hakeme bizim takımın oyuncusuymuş gibi davrandı)

    Yine komik hakemlerimizden Yüksel Okçuoğlu da Kütahya’da karlı bir havada oynadığımız bir maçta bize devamlı kar topu atan taraftarları hakeme şikayet ettiğimiz zaman yüksel hoca da

_ ne var oğlum ne şikayet ediyorsunuz, hiç mi kartopu oynamadınız. O. Çocukları bana atıyorlar bak şikayet ediyor muyum deyince

Bizler yine koptuk.

    Tabi ki ağladığımız zamanlar da oldu. Heybetli görünsem de çok duygusalımdır. ilk geldiğim yıl 1990 yılında Zeytinburnu maçında küme düştüğümüzde  hüngür hüngür ağlamaya başladığımda bir emniyet görevlisi hem teselli verdi ,hem de göz yaşlarımı silerek koluma girdi ve benimle soyunma odasına kadar yürüdü. Bunu da hiç unutmadım.

      Futbol yaşamın boyunca seni çaresiz hissettiren, takımının adına isyan ettiren olaylar da yaşamışsındır mutlaka…

      Tabii ki takım olarak katledildiğimiz de oldu. 2000 yılında sırf Diyarbakır sporu lige çıkartmak için Altay’ı kurban ettiler. Bizi şampiyon yapmadılar. Beraberlik bize yeterken maçı yayından kaldırdılar. Hak etmediğimiz halde siyasi nedenlerle mağlup ettiler. Hala içimi kanatan bir yaradır…

   

     Altay’dan ayrıldıktan sonra neler yaptın?

     Altay’dan ayrıldıktan sonra bir sezon Manisa Spor da oynadın ve futbolu bıraktım.

     Bugün de taraftarların yıllar önce taktığı imparator lakabı ve güzel izler bırakarak aynı saygıyla sevgiyi gösteren camianın unutulmaz oyuncuları arasında olmak benim için onur, gurur, şeref olmuştur.

      Türk futboluna antrenör ya da spor direktörü gibi mevkilerde hizmet etmek istesem de, fikirlerimi net olarak ortaya koymaktan kaynaklı olduğunu bildiğim nedenlerle Türk futbolu ve kulübümüz bizden yararlanmayı düşünmedi maalesef. İki sene önce Kandemir Karabük sporda ki görevime de bu yüzden son verildi.

Ama ben Altaylı Orhan, Gizem ve Yiğit in babası, benim için paradan puldan daha değerli olan kıymetlerim var çocuklarıma da miras bıraktığım

ATATÜRK, VATAN ve CUMHURİYET…

Gerisi teferruat.